Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli gündeme getirmişti mapus affını. MHP’nin 24 Haziran seçim beyannamesinde de affa yer verilmişti. Sayın Bahçeli’nin af talebi, halk arasında, İslâm itikadına göre oldukça sakıncalı bir tâbir olan ‘kader mahkûmları’ denilen mahkûmlara yönelikti.
AK Parti’nin çekimser kalmasıyla gündemden düşen af mevzusu, 4 ay aranın ardından MHP’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu af yasası teklifiyle tekrar konuşulmaya başlandı.
MHP’nin hazırladığı af (Aslında yasa teklifi hukukî anlamda bir af yasası değil ceza indirimi yasası.) yasasından şu suçlardan ceza alan mahkûmlar faydalanamıyor: “Devlete karşı işlenen suçlar ve terör suçları, cinayet, cinsel, kadın-çocuklara yönelik suçlar.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP’nin af yasası hakkında kendisine sorulan soruya verdiği cevapta, “Biz bazı açıklamaları duyduk. Fakat bizim bu konudaki temel ilkemiz şudur: Af konusu eğer bir suç devlete karşı işleniyorsa devletin bunu af yetkisi olabilir. Fakat şahıslara karşı işleniyorsa bunun af yetkisi devlette değildir. Bunu affedebilecek merci mazlum mağdur insanların ta kendisidir. Af ile ilgili talebin içeriği meclise gönderildiğine göre arkadaşlarımız gerekli çalışmaları yapar atılacak adım varsa üzerinde durulur.”
10 yıl mapusta yatmış biri olarak bu hususta bir şeyler söyleyecek salahiyeti kendimde görüyorum. Cezaevlerinde, siyasi mahkûmlar dışında herkes ‘kader mahkûmu’dur! Kendileri kesinlikle ve kesinlikle hiçbir şey yapmamıştır tüm suç -hâşâ- kaderindir. Suç işlediğini kabul edenler de “Önderimiz Şeytandı” deyip kendilerine suç ortağı arama derdindeler; tabiî ki ne İslâm hukukunda ne de seküler hukukta Şeytan’ı suç ortağı göstermek ceza indirimine vesile olacak husus değil.
Cezaevlerinde hiç mi suçsuz yere yatan yok. Var, hem de oldukça. Lâkin ‘kader mahkûmu’ denilerek herkesi mağdur çuvalına atmak cemiyetteki adalet ve güven duygusunu zedeler. Ağır hastalar, bakımını diğer mahkûm arkadaşlarının yaptığı elden ayaktan düşmüş mahkûmlar serbest bırakılabilir. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği üzere, devlet vatandaşına yönelik işlenmiş suçlarda affedici olmaz.
Sadede gelirsem, AK Parti ve MHP, TBMM’ye gönderilen af yasasını fırsat bilip, Cumhurbaşkanı’nın “Af konusu eğer bir suç devlete karşı işleniyorsa devletin bunu af yetkisi olabilir” sözünden yola çıkıp adaleti tesis edebilirler.
Nasıl mı?
Hâlen zindanlarda olan 28 Şubat mağdurları serbest bırakılıp, 28 Şubat cuntasının Müslüman Anadolu halkıyla alâkalı fişlemeleri imha edilerek. Aslında burada bir affetme de yok. Zindandakiler suçlu değil ki affedilsinler! Devlet, zamanında kendi adına hareket ettiğini söyleyen darbecilerin sebep olduğu ve hâlâ devam eden mağduriyetleri giderecek.
Devlet, 28 Şubat cuntasıyla Fethullahçı Terör Örgütü mensubu hâkim ve savcıların ortaklaşa zindana attığı Anadolu evlatlarını zindandan çıkarmalı. Değil mi ki devlet 28 Şubat’ı bir darbe, FETÖ’yü de “çıkarları için polis ve yargı içindeki unsurlarıyla kendilerine düşman gördüklerini bertaraf eden” bir terör örgütü ilan ettiğine göre…
Gelin, ‘Kader mağduru’ denilerek ucu açık ve faydadan çok zarar getirecek muğlak mevzularla uğraşmak yerine, müşahhas mı müşahhas olan 28 Şubat dosyalarına el atıp mağduriyetlere son verelim.