Arnavutluk Futbol Federasyonu’nun vatan millet meselesi sayıp, galibiyete 300 bin dolar prim verdiği maçı, Türkiye’de yayınlamaya kanal bulamayan Trabzonspor gerçeği ile yüzleşerek izledik. UEFA Kupası’nda oynadıkları 4’er maçta da hiç yenilgi görmeyen iki takımın karşılaşmasının ilk 20 dakikasında bırakın şutu neredeyse iki ceza sahasına bile girilmeyen kısır bir futbol vardı sahada.
Türkiye liglerinde lehine 1.5 yıldır penaltı çalınmayan bir takım olan Trabzonspor, Kukesi maçının 31.dakikasındaki penaltı golü ile 1-0 öne geçti. Demek dünyadaki tüm hakemler aynı değildi ve Trabzonspor lehine de penaltı çalınabiliyordu.
İlk yarı, iki takım adına da hiçbir organize atak gerçekleştirilmeden 1-0 Trabzonspor’un üstünlüğü ile sona erdi.
İkinci yarının 53.dakikasında Kukesi sağ kanadındaki bir pozisyonda Volkan’a yapılan aleni faul sonrası sahaya atılan yabancı cisimler bu maçın tribün tansiyonunun her geçen dakika yükseleceğinin bir işaretiydi adeta.
Hiç gol yemeden üç tur atlamış bir takımın maçın üçte ikilik kesimi tamamlandığında Trabzonspor kalesine bir tek şut dahi atamamışken M.Reşit Akçay’ın Kukesi takımından neden çekindiğini anlayamadık doğrusu. 69. dakikada her şeyi ile Adrian’ın sayılması gereken bir golü kale direğinden geçiren isim Henrique oldu.
Satıldı satılıyor derken maç kadrosuna dahil edilen Zokora ve aldığı faullerle takımı rahatlatan Henrique dışında maçın ve sahanın yıldızı Adrian oldu. Kukesi hakkında Trabzonspor’u uyaran Lucescu’nun bizim göremediğimiz neyi gördüğünü merak etmedik değil.
Gruplara kalmayı başaran Trabzonspor taraftarına moral kendine zaman kazandırdı. M.Reşit Akçay’ın payına düşen ise ilk kez çıktığı Avrupa arenasında guruplara kalma gururunun yanı sıra “Adrian varsa Adrian oynar” sözünü kulağına küpe yapmak olmuştur umarım.
Maç yazısı yazdığımdan değinemediğim önemli bir konuya önümüzdeki haftalarda değinip Devletin Valisi’nin devletin mahkeme kararı aleyhine şahitlik yapmak için el kapılarını nasıl aşındırdığını anlatacağım.