Geçen gün TV'de "Müge Anlı ile Tatlı Sert" programı üzerine bir tartışma yapılıyordu. Meşhur "kıyma makinası olayı" dersem hepimiz hatırlarız sanırım. Kaybolan bir kadını arayan eşinin Müge Anlı'ya başvurması üzerine çetrefilli hale gelen meseleler. Ve sonunda kaybolan kadınında içinde bulunduğu bir grup akrabanın insanları öldürüp et makinesinde çektikleri iddiası. Sonrasını bilmiyorum. Buna benzer birkaç olayda gündeme gelmişti. Bazı canilerin bu programda yakalandığını gördük.
Polis, yayında gelen itiraflar veya tanık beyanlarıyla bazı failleri alıp götürüyor. Yargılamaları devam ediyor, sonrasında ne oldu bilmiyoruz ama televizyondan gelen itiraflar, ekibin topladığı deliller, tanık beyanları delil olabilir mi? Savcının ve polisin bulamadığı delilleri TV programları nasıl toplayabiliyor?
İşte bu noktada, bir suçlunun adalete tesliminin bizde doğurduğu sevincin arka planına bakarsak, birtakım sorunlar olduğunu düşünüyorum.
Yargıya halkı katmak
Yargı devletin temel erkleri arasında. Aynı zamanda görevi. Ve bağımsız olmak zorunda. Yargılama faaliyetinde verilen kararlar, yapılan işlemler ve sonucun hukuka uygunluğu önemlidir. Ama en az bunlar kadar önemli olan bir mesele de var ki kamu vicdanını tatmin etmesi. Herkesin içine sinmesi. Bunun için bazı ülkelerde jüri, bazı ülkelerde schöffe (fahri/halk hakimi) gibi görevler ile halk, yargının karar verme sürecine "karar verici" pozisyonda iştirak eder. Bazı ülkelerde yargılamalara aleniyet tanınarak halka "gözlemci" sıfatı verilmiştir.
Frank Caprio ...
Bunların tek amacı yargının "kamusal onay" aşamasını inşa etmektir. Yargılamanın TV'lerde görünmesi bize özgü değil. Bu konuda herkes ABD'li hâkim Caprio'yu bilir. Bu hâkimin basit yargılama konularındaki -bazen mizansen, bazen gerçek olan- kararları ekranlardan paylaşılıyor. Ancak neredeyse dünyada örneği olmayan bir "reality show" türü var ülkemizde. Sunucunun yargıç olduğu, sanıkların ise canlı yayında itirafta bulunduğu ve nihayet yıllardır susan gizli tanıkların "bülbül gibi şakıdığı" programlar...
Toplanan delillerin akıbeti ne olacak?
Bu tür programlardaki en büyük sorun, meselenin hukuki zeminde yürütülmemesi. Şahıs mahkemede olsa hakkında Ceza Muhakemesi Hukuku ilkeleri uygulanacakken, "canlı yayında" bunların tamamı rafa kalkıyor. Çeşitli ithamlarla kişiler bir mecraya sürükleniyor. Bu da ister istemez toplanan delillerin geçerlilik boyutunu gündeme getiriyor. Ceza dosyalarındaki birtakım bilgilerin ifşa edilmesi, "hipnoz ile konuşturma seansları", TV'deki konuşması sonrasında, buna zorlandığının beyan edilmesi, soruların "yönlendirme içermesi" ve daha niceleri. Neticede bir biçimde fail olarak birisi ifşa ediliyor ama bu ne derece de hukuka uygun veya gerçekten fail o kimse mi hep tartışmalı...
Yargının "magazinleşmesi"
Gerektiği gibi kamu nezdinde yer bulmayan yargılama konuları, sosyal medyada ve TV'lerde birer magazin ürününe dönüşüyor. Sosyal medyada gelen tepki üzerine "tutuklanıyorlar" gibi düşünüyoruz veya TV programlarının failleri bulabileceğine inanıyoruz. Bir dosyada istediği gibi karar çıkmayan ve annesinin cinayeti "faili meçhul" kalan birisinin soluğu Müge Anlı'da aldığını ve konuyu ona aktardığını bizzat gördüm. Çareyi buralarda bulabileceğine inanıyordu çünkü...
Bitmez ama denetim daha sıkı olabilir
Ne yapsak bu programları bitiremeyiz. Ben bitirilsin de demiyorum ama "abartıya kaçan" ve "hukuken hiçbir delil mahiyeti olmayan" yönlerine dikkatle eğilmek gerekiyor. Yargılama "sakinlik ve netlik gerektirir", magazin ise "abartı ve sansasyon" peşindedir. İki mecranın bir havzada kesişmesi pek mümkün değil. Sorun bu programlardan da ibaret değil. Bence bizde adliyeler yeterince "konuşmuyor" ve bu bir boşluk doğuruyor. Hukuk alanında doğan bu bilgi kirliliğinin önüne geçmek için daha yerel odaklara ihtiyaç var!
Adliye sözcüleri gerekiyor...
Bu çağ bize soru sorulmadan, toplumun zihninde tartışmalar başlamadan bilgi verilmesini zorunlu kılıyor... Toplumsal olayların tümünde bilgilendirmenin Adalet Bakanı tarafından yapılması pek doğru olmadığı gibi gerekli de değil. Konunun olayın olduğu yerden yapılan açıklama ile aydınlatılması şart. Bunun için "açıklama/teyit" merkezi aracılığı ile adliyelerin sözcüleri eliyle -en azından yazılı- bilgiler verilmeli...
Hukuk "iletişimi" gerekiyor
TV'den adliyeye intikal eden olaylarda, sosyal medyada köpüren meseleler de hızlı ve etkin bir açıklama biriminin kurulması ihtiyaçtan da öte bir gereklilik. Bunun için Adalet Bakanlığının Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin bir genel müdürlüğe dönüşmesi ve buna bağlı bir Dijital İletişim Merkezi oluşturulması ve sosyal medya ve TV görüntülerinin hem burada muhafaza edilmesi hem de buradan hazırlanan metinlerin sözcüler eliyle kamuyla paylaşılması gerekiyor ki, bilgi kirliliği azalsın!