Sistematik bir darbe iması ve tehdidi var. Belli ki bir algı operasyonu ve psikolojik harp saldırısı ile karşı karşıyayız.
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun, "Önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya BAŞKA BİR ŞEKİLDE… İktidar değişikliği değil bir sistem değişikliğine gidişatı görüyorum…” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, "Saray rejiminin, saray düzeninin sonu geliyor” diye ekledi.
Son olarak da Cumhurbaşkanı Erdoğan nefreti ile medya mevzilerinde toplananların arasından Ragıp Zarakolu diye biri, “Makus kaderden kaçış yok” başlıklı yazısına Erdoğan ile Adnan Menderes’in fotoğrafını koydu.
Açıkça “Ey Erdoğan, senin de sonun Menderes gibi olacak” tehdidini savurdu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen suç duyurusunda bulundu.
Zarakoğlu, yazısında ezcümle şunu yazdı:
“RTE’de bir Menderes travması vardı. Demirel gibi kısmen. Menderes olmamak için Demirel’in atmadığı takla, kurmadığı ittifak kalmamıştı. Korona günleri, bırakın Türkiye’yi, tüm dünyayı bir sorgulamaya yöneltmekte. Bundan RTE’nin ve tayfasının kaçması mümkün değil.”
Rahmetli Menderes, vesayetin kuklası cuntacıların idam ettiği bir millet evladı idi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonunun da Menderes gibi olabilmesi için bir darbe ve Yassıada Mahkemeleri gibi katillerden oluşan yargı kürsüleri olması gerekiyor.
27 Mayıs darbesinden itibaren bütün darbelerin arkasında siyasî destek olarak CHP vardır.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim. Eğer İsmet İnönü, bir basın toplantısı ile net ve kararlı bir şekilde; “seçimle gelmiş bir Başbakanı asamazsınız” deseydi, darbeciler Menderes’i asamazlardı.
Sonradan ortaya çıkan, “İnönü Cemal Gürsel’i telefonla aradı ama idamı önleyemedi” söylentileri, ikili oynayan İnönü portresi için ancak bir şey ifade eder.
DARBELERİN ARKASINDAKİ CHP DEĞİŞTİ Mİ?
Kılıçdaroğlu önceki gün Hürriyet’teki ifadelerinde şöyle diyor:
“Hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nde darbeyi savunmadı ve savunamaz da... Yok efendim. (Kaftancıoğlu ve Özgür Özel’in ifadeleri için) İma bile yok. Darbelerden en büyük mağduriyeti çeken de Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur.”
Sadece kendini akıllı zanneden ve herkesin aklı ile alay eden, pişkinlikte sınır tanımayan bir genel başkan var karşımızda.
Mesela Kaftancıoğlu’nun şu “BAŞKA ŞEKİLDE…”sinin ne demek olduğu hala söylenmedi. Seçimden başka ne var?
Seçmen iradesiyle kurulmuş Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine “rejim” demenin izahını da yapmadılar.
Kılıçdaroğlu’nun doğruyu söylemediğine yakın dönemden örnek vereyim.
28 Şubat “Postmodern darbesi” için o günkü CHP yöneticileri ne demişti:
CHP Parti Sözcüsü Mustafa Özyürek: “Tabii bu bir muhtıradır. Hükûmetin bunun gereğini yerine getirmesi gerekir.”
CHP Genel başkan Yardımcısı Onur Öymen: “Genelkurmay'ın tespitleri bizim tespitlerimizden farklı değildir. Altına imzamızı atarız. Türkiye'yi Atatürk düşmanlarına teslim etmeyeceğiz.”
Nur Serter (Muhtıradan bir gün sonra Çağlayan’daki Cumhuriyet Mitingi’nde yaptığı konuşma): Türk Silahlı Kuvvetlerinin önünde, şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz. Türk ordusu, 27 Nisan’da bizim sesimizi duymuş, bizim sesimize sahip çıkmış, demokrasiye sahip çıkmıştır.”
Nur Serter, 28 Şubat’ta üniversitelerdeki başörtüsü zulmünün sembol isimlerinden biridir. Kendisini hem Baykal (2007), hem Kılıçdaroğlu (2011) milletvekili yaptı.
Kılıçdaroğlu bir de, “darbelerden en fazla CHP mağdur oldu” demez mi?
Menderes, Demirel, Türkeş, Erbakan CHP’li miydi?