Fenerbahçe Başkanı Ali Koç Divan Kurulunda son derece önemli ve bir o kadar da ağır bir konuşma yaptı. Türk Futbolunun Susurluk'u olabilecek konularda iddialarda bulundu, muhataplarına isim vererek suçlamalar yöneltti. Bu saatten sonra ya bu iddiaların muhatapları ya da Ali Koç adliyeden çıkmamalı. İddia edilen konular her anlamda aydınlatılmalı ve ortaya çıkan sorumlular cezalandırılmalı. Yok bunlar iftira ise bu da ortaya çıkmalı, kimse zan altında kalmamalı, lekelenmemeli. Ali Koç'un Fenerbahçelileri sokağa davet etmesi, taraftarları hakemlerin peşine takması, Erden Timur ile ilgili yaptığı taklit ve Erden Timur'u Selahattin Baki'ye havale etmesi ise önemli konuşmasını gölgede bırakan noktalar oldu. Günün sonunda; Koç, TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi'ye Türk Futbolundaki kirlenme ile ilgili kamuoyunda günlerdir tartışılan önemli soruları sordu ve cevaplarını beklediğini açıkladı. Sadece "o koltuktan kalk, istifa et" diyemedi.
Büyükekşi bu sorulara cevap verir mi bilinmez. Bu noktada Başkan Ali Koç'a bir hatırlatma yapmak isterim. Ali Koç bu açıklamaları Fenerbahçe Başkanı şapkası ile yaptı ancak kendisinin bir de Kulüpler Birliği başkanı şapkası var. Sayın Başkanın, Divan Kurulunda, Türk Futboluna ilişkin yaptığı açıklamaların pek çoğu futbolun genelini ilgilendiriyor. Benim kendisine naçizane tavsiyem genele ilişkin konulardaki açıklamalarını Kulüpler Birliğinde yapması. Bu hem dile getirdiği futbolun genelini ilgilendiren konularda tüm kulüplerin iradesi olarak kabul edilir, hem de TFF nezdinde daha güçlü biçimde kabul görür. Denebilir ki tüm kulüpler Ali Bey ile sorunlar konusunda ortak bir paydada buluşmuyor, aynı düşünceyi paylaşmıyor. O vakit Ali Bey, Kulüpler Birliği başkanlığı ile fazlaca vakit kaybetmesin. "Son altı ayım" dediği sürenin tamamını Fenerbahçe'nin şampiyon olabilmesi için geçirsin.
Ali Koç'un, benden de "Ferudun Niğdelioğlu isimli bir gazeteci" diye bahsettiği Divan Kurulu toplantısındaki konuşması Ali Bey'in 2018 yılından sonra Fenerbahçe'nin kurumsal hafızasını tamamen devre dışı bırakmış olabileceğini düşündürdü. Bugün yaşanan sorunlar sadece bugün yaşanmadı. On yıllardır yaşanıyor. Geçmişte yaşananlar karşısında Aziz Yıldırım tarafından verilen mücadeleyi Aziz Yıldırım'ın kişiliği sebebiyle oluşmuş Fenerbahçe düşmanlığı üzerinden okuyan ve "yeniden saygı" mottosu ile bu düşünceyi yıkarak ardından oluşan toplumsal sempati ile şampiyon olabileceğini düşünen Sayın Koç'un yanıldığını görebilmesi için tam 6 sezon geçti. Şimdi o da aynı noktaya geldi. Ancak elinde geçmiş mücadelenin külliyatı ve kurumsal hafızası artık yok. Ali Bey, bu denli kirlenmiş bir düzeni, televizyondan kamuoyuna yaptığı açıklamalar yoluyla ya da sosyal medya üzerinden kanaat oluşturarak değiştirebileceğine, düzeltebileceğine inanıyorsa yanılıyor. Bu şekilde bir mücadeleyle hiçbir yere varamaz, varamayacak.
Helal sana Hasan Arat
Geçen haftadan aklımda kalan en güzel hareket Hasan Arat'ın Serdal Adalı hakkında söylediği vefa ve saygı dolu sözler. Arat, "Serdal hiç hak etmediği şekilde bir hapis yattı, Tayfur Havutçu'yla. İkisini de ziyaret ettim, hayatımda en üzüldüğüm anlardan biridir. O anları çok içselleştirdim. Çok üzüldüm, hiç unutamam. Büyük haksızlığa uğramıştır, bir aile için bu çok büyük acıdır," diye konuşmuştu. Adalı da Havutçu da 3 Temmuz sürecinin mağdurlarından iki isim. Hasan Arat'ın bu yaklaşımı ve özellikle "o anları çok içselleştirdim" demesi çok önemli. Serdal Bey ve Tayfur Hoca yanlış hatırlamıyorsam bu süreçte 4 ya da 5 ay hapis yattı. Serdal Bey gibi Fenerbahçe'de haksızlığa uğramış, ailesi ile büyük acılar yaşamış birçok isim var. Vefa evrensel bir değer olmakla birlikte ezeli kulüplerimiz vefa ve saygı konusunda birbirinden farklı değerlere sahip. Nitekim Sayın Arat'ın içselleştirdiğini söylediği aile mağduriyeti konusu, yeri geliyor Fenerbahçe iç siyasetinde yüze vurulan bir iyilik gibi konuşulabiliyor.
Ogün Altıparmak gibi Fenerbahçe tarihine adını yazdırmış, bir neslin Fenerbahçeli olmasını sağlamış 3 Temmuz'da herkes kaçarken birçok saldırıya tek başına kafa tutmuş, ömrünü Fenerbahçe'ye adamış bir efsaneye Ali Koç'un Divan Kurulundaki hitabının da yakışık almadığını söylemek zorundayım. Yeri olmayan bir söz dile getirse de Ogün abiye yönelik olarak sarf edilen "sen ve senin gibiler" şeklindeki sözleri kulübü bölmek, parçalamak olarak görüyorum. Bu tip ayrıştırmaların Fenerbahçe'ye hiçbir yararı olamayacağı kesin. Nihat Özdemir ile başlayan, Selim Soydan ile devam eden, son olarak Ogün Altıparmak ile nihayete eren atışma yarardan çok zarar hanesine yazar. Korkarım yaşayıp bugünleri görselerdi ilk muhalif çıkışlarında Can Abi'ye Lefter Abi'ye benzer sözler sarf edilecekti.