Kendisine kızarım, 28 Şubat sürecindeki “gazeteciliğini” problemli bulurum ama hakkını teslim etmemiz lazım, Sedat Ergin FETÖ iddianamelerini “didikleyerek” önemli ve kayda değer yazılar yazıyor.
Adil Öksüz olayı...
Darbe gecesi Akıncı Üssü’nde yakalanan “Smiley” kılıklı bu adam, hâkim karşısına çıkarılıp salıverildikten sonra sırra kadem bastı.
Üç ihtimal üzerine duruluyor:
BİR: 15 Temmuz’un destekçisi bir gizli servis marifetiyle yurtdışına kaçırıldı. (FETÖ’cü bir işadamına yapıldığı gibi, ya “tabut mizanseniyle” kaçırıldı, ya da İncirlik Üssü’nde görevli mutemet CIA elamanları tarafından askerî mühimmat uçağıyla dışarı gönderildi. Bir rivayete göre, Adil Öksüz’ün kullandığı telefon hattı Güney illerimizden birinde sinyal vermiş.)
İKİ: Amerikan Büyükelçiliği ya da Konsolosluğunda gizleniyor.
Bu iddiayı güçlendiren mebzul miktar ipucu bulunuyor... Adil Öksüz’ün kullandığı telefon hatlarından birinin Amerikan Büyükelçiliği tarafından aranması mesela...
Büyükelçilik yetkilileri bu “görüşmeyi” şöyle gerekçelendirdiler: “Vizesini iptal ettiğimizi söylemek için kendisini aradık.”
Bu ilginç savunma, peşinden şu soruları getirdi:
Böyle bir uygulama mı var? Adil Öksüz dışında bugüne kadar hangi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bu uygulamadan yararlandırıldı? Adil Öksüz “ilk”se ve uygulamanın devamı gelmediğine (muhtemelen gelmeyeceğine) göre, “bir defaya mahsus” bu uygulamaya muhatap olmuş kişi bilmediğimiz birtakım sırlara mı vakıf?
Bu sorulara cevap verilmedi.
Tıpkı, MİT TIR’ları baskınını organize eden FETÖ elemanlarının Amerika Büyükelçiliği’yle görüşmesine tatminkâr bir cevap verilmediği gibi...
ÜÇ: Adil Öksüz kaçamadı, Türkiye’de gizleniyor.
Bu ihtimal doğruysa, demek ki Türkiye içinde Adil Öksüz’ü gözlerden ırak tutmayı başarabilen FETÖ’yle bağlantılı güçlü bir organizasyon var. Ya bir “gaybubet evinde” gizleniyordur, ya da bir gizli servisin himayesinde diplomatik bir alanda (diplomatik bir kişinin evinde yahut rezidansında) mahfuz tutuluyordur.
Fetullah Gülen, önce Adil Öksüz’ü tanımadığını öne sürdü.
Birlikte çekilmiş (maaile) fotoğrafları ortaya çıkınca görüş değiştirdi.
France 24 kanalında yayımlanan mülakatında, Adil Öksüz’ün kendisini Pensilvanya’da ziyaret ettiğini, dolayısıyla Öksüz’ü tanıdığını itiraf etmek zorunda kaldı. Ama bu “tanışıklığa” mesafe koymayı (bunun tek taraflı bir yakınlaşma olduğunu söylemeyi) ihmal etmedi: “Birkaç yıl önce buraya bir defa geldi. Daha sonra medyada çocuğunun benimle çekildiği bu fotoğrafı gördüm. Bu yüzlerce kişinin yaptığı bir şey. Buraya herkes geldi. Gelmeyen kalmadı ki... Benim herkesle birlikte fotoğrafım var. Dolayısıyla, beni ziyaret etmeye ve benimle fotoğraf çektirmeye dayanarak iddialarda bulunmak çok anlamsız.”(Sedat Ergin’e göre, Adil Öksüz’ün aile çevresinin para hareketleri ve iş ilişkileri Fetullah Gülen’i yalanlıyor.)
Öksüz’le yakınlığını gizlemeyi başaramayan Fetullah Gülen, arkasından, bir “operasyon hamlesi” olduğu besbelli şu iddiayı ortaya attı: “Adil Öksüz MİT ajanıdır.”
Bu iddiayı ilk kim satın aldı, biliyor musunuz?
Kemal Kılıçdaroğlu.
Hatırlarsanız, FETÖ mamulü “kontrollü darbe” iddiasını da Kılıçdaroğlu satın almıştı.
Hükümetten yalanlama gelince (elinde bu konuda bir bilgi ya da belge varsa, açıklaması gerektiği söylenince) bu kez, “Adil Öksüz’ün sıradan bir kişi olmadığını anlatmaya çalışıyorum” diye yan çizdi. Sonra da bombasını patlattı: “Adil Öksüz öldürülebilir.”
Dün, Adil Öksüz’ü salıverdiği için tutuklanan hâkimin “itirafçı” kimliğiyle verdiği ifadeyi okudum.
Darbeyi FETÖ’nün yaptığını, Adil Öksüz’ün de bu yapıyla ilişkili olduğunu söylüyor ama herkesin malumu bu bilgileri aktarmak dışında yeni ve ilginç bir şey söylemiyor.
Kılıçdaroğlu’nun “öldürülebilir” tahmini bence daha ilginç bilgileri içeriyor.
Öksüz öldürülürse (ya da öldürülmüşse), bu durum, MİT iddiasının teyidi anlamına gelecektir. Yani, “MİT’le bağlantısı ortaya çıkmasın diye öldürüldüğü” tezviratı yapılacaktır.
Bu da, “kontrollü darbe” iddiasının gerekçesi olarak kullanılacaktır.
Fetullah Gülen bir şey söylüyorsa, mutlaka arkasından operasyonel amaçlar yatıyordur.
Kılıçdaroğlu, Gülen’in söylediklerine “mikrofonluk” yapıyorsa ve bir de “öldürülebilir” şeklinde (“korktuğunu” söylediği) tahminlerde bulunuyorsa, bu da operasyon için düğmeye basıldığı anlamına geliyordur.
Devlet, Adil Öksüz üzerinden FETÖ’yü sıkıştırmaya çalışıyor ama asıl operasyonu “FETÖ-Kılıçdaroğlu konsorsiyumu” yapıyor: Adil Öksüz üzerinden MİT’i zan altında bırakıyor. Yani, 15 Temmuz’u devlete ihale etmeye çalışıyor.