Bu yazının sağımızı solumuzu aksi çocuk gibi çekiştirenlere toplu cevap olması arzusundayım.
Kendini bilmezin birisi çıkar Kur'an-ı Kerim'de iffet abidesi olarak tarif edilen Hz. Meryem'e iffetsizlik isnat eder, diğeri yine Kur'an-ı Kerim'de bilgisi ile meleklere üstün gelen Hz. Adem'e cahillik isnat eder.
Sanırım tarihin hiçbir döneminde haddini bilmezlik bu kadar ayyuka çıkmamıştır.
İşin ilginç yanı da bu had bilmezliğe imza atan insanların öyle cahil-cühela tabakasından olmaması. Adam ilahiyat okumuş ama Kur'an-ı Kerim'den bihaber. Kadın ise güya sanatçı, toplumun örnek aldığı bir insan.
Eğer okumuşumuz ve sanatçımız böyleyse vay bizim halimize.
Kur'an-ı Kerim'den habersiz oldukları o kadar açık ki... Azıcık kutsal kitabımızı merak edip okumuş olsalar söyledikleri şeyin ne kadar yanlış olduğunu anlarlar.
Ancak beslendikleri kaynak çok farklı olunca ortaya işte böyle ne dediği bilinmeyen, amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olan insanlar çıkıyor.
Hz. Meryem'e dil uzatmanın, Hz. Âdem ve Havva'yı cahillikle suçlamanın kaynağının Kur'an olmadığı aşikâr. Kaynak deyince ilahiyatçıya yönelik bu söylemimiz. Zira Sezen Aksu'nun kaynak araştırma hassasiyetinin olduğu kanaatinde zaten değiliz.
Altı üstü bir popçu. Pop şarkı sözü nihayetinde; pop üzerine değil, müzik üzerine değil, sanat üzerine değil, bir pop şarkı sözü üzerine bir şeyler söylemek ne kadar doğru bilemedim. İcra ettiği işler ve bu şarkısı bizden değildir der geçeriz. Geçmeliyiz...
Peki, Âdem cahil midir?
Bugünün ademleri zır cahil, onu biliyorum. İlk insan Âdem (a.s)'e esmayı öğrettiğini buyurmuş Allah. Bunun her şeyi bilmek olduğunu düşünürsek gırtlağımızı aşan bu cehalet niye?
Ayrıca, Cennet'teki Âdem (adam) ile, gafletinden dolayı dünyaya fırlatılan Âdem (adam), öğrendiklerini bütünüyle koruyabilmiş midir? Yaşayarak biliyoruz, Allah 'nisyan'ımızı belirginleştiriyor Kur'an'da.
Ayrıca Kur'an'da 'insan cahildir' hatırlatmaları var, malumunuz. Yani; Sezen Aksu cahildir, diyelim geçelim.
Zira, Kur'an'daki Âdem ve Havva kıssasını bilseydi, Âdem'in kelimelerin bilgisi ile donatıldığını da bilirdi. Âdem'in bu sayede İblisi imtihanda yendiğini ve insanlığın atasının aynı zamanda bilginin de atası olduğunu öğrenirdi.
Maalesef okumuşumuzun da sanatçımızın da din ve tarih hakkında bildikleri pek bir şey yok.
Elimiz değmişken şu teoloğa da bir şeyler diyelim.
İlahiyat literatüründe okunanlara bir bakmak lazım. Güncel versiyonunda, hikmeti arama yaklaşımı yerine, feylesof eğlencesi ağırlıkta mı acaba? Öyleyse, muhkem kalelerimizin sarsılması lazım. Düşman kalelerine saldıracak olsanız, siz de öyle yapmaz mısınız?
Bizim geleneklerimiz, derinliğiyle, yüceliğiyle disiplin içerir. Bizim gelenekten çıkmayacak tartışmalar kulağımıza erişiyorsa, muhkemlerimiz, uzun yıllardır dövülmüş demektir; biz gaflet içerisinde uyuşuk uyuşuk serkeşlik ederken, dükkân yağmalanmış demektir.
Eğer bu böyleyse teolog literatürüne bir öfke fırlatalım. Bunların atası bilmem hangi ihanetin şuurlara yerleştirilmesi bağlamında, Hz. Aişe anamız hakkında, küfrünü dermeyan etmemiş miydi?
Hz. Meryem masumdur. Hz. Aişe masumdur. "Anamız" deriz bu ulvi insanlara biz.
Küresel oyuncular yine düğmeye bastılar. İçimizdeki piyonları da ciyaklamaya başladılar. Müslüman'a düşen uyanık olmaktır. Piyonlarla yapılan hamleye aldanmamak gerekir. Piyonların arkasındaki şahı görmek gerekir.
Müslüman feraseti bunu gerektirir.
Tuzağa düşmeden akıllıca ve bilgece hareket edip küresel oyuncuları mat etmek gerekir. Yoksa öfkeyle hareket etmek sadece hazırlanan tuzağa düşmeyi kolaylaştırır.
Hz. Meryem'e dil uzatan şahıs toplumun tepkisini hesap edemiyor mu? Elbet ediyor...
Maksadını çözmek gerek...
Toplumu germek, bölmeye ve parçalamaya hazırlamak...
Yoksa kutsal değerlerle alay etmenin başkaca izahı olamaz.
Dimağlarımızı pop şarkı ve batıl teoloji gündemine sokmayalım, rica ederim.