Başbakanlık’ta 17 Aralık operasyonunun akabinde ivedi bir şekilde ‘özel bir ekip’ oluşturulmuş. Bu ekibin başında da Başbakan’ın danışmanlarından Mustafa Varank varmış. Bu özel ekibe “Başbakan Erdoğan’ı savunacak argümanlar geliştirmek”, “halk nezdinde masum/mağrur algısı oluşturmak” gibi ve ‘PDY (Paralel Devlet Yapılanması) hakkında yasadışı örgüt damgasının vurulmasını ve yargılanmalarını sağlamak” gibi özel görevler ‘tevdi’ edilmiş.
Bu “özel ekibin” en yakın çalıştığı kurum ise TİB’miş.
Zaten “TİB, son zamanlarda üzerinden delil oluşturma noktasında önemli bir kurum” haline gelmişmiş.
Bu “özel ekip” 2000 kişilik bir ‘telekulak’ listesi oluşturmuşlar!
Bu listeyi de STAR ve Yeni Şafak gazetesine servis etmişler! (Sayı örtüşmüyor ama STAR ve Yeni Şafak’ın 24 Şubat 2013 tarihli tarihi telekulak skandalı manşetleri)
Bu listelerle ‘toplumun tüm kesimleri cemaate düşman haline getirilmek’ hedeflenmiş!
Dahası, 17/25 Aralık’ta yapılan ‘soruşturmanın’ ‘darbe girişimi olduğu’ algısını pekiştirmek için ‘camia lehinde değerlendirilen siyasilerin desteğini ortadan kaldırmak için Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi, Deniz Baykal, Muharrem İnce” gibi isimleri de dinlemişler gibi listeye eklemişler.
Hatta... Hatta...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşini listeye eklerken aralarında “Görsün bakalım pis Alevi, seçimde cemaatin kucağına oturmak nasılmış?” gibi çok adice, çirkince şeyler söyleyenler bile çıkmış!
Bağbozumunda yapılacak HSYK üye seçiminde Gülen Örgütü’ne karşı ittifak sağlamak için Emine Ülker Tarhan’ı da eklemişler dinlenenler listesine... Vesaire vesaire...
Uzun lafın kısası ‘tevdi’ edilen ‘çok özel görevler’ karşılığında özel-güzel-yüksek makamlar vaat edilmiş ki birileri de ‘yüksek yüksek’ yerlere getirilmişler!
***
Meçhul bir kişilik tarafından yazıldığı iddia edilen, garip, tuhaf, çelişkilerle dolu mektup bu şekilde uzayıp gidiyor.
Mektup, Ekrem Dumanlı’nın söylediğine göre ‘tüm medyaya’ gönderilesiymiş!
Ama Eyüp Can dâhil, Ekrem Dumanlı’dan başkaca da kimse mektubun zarfını açmamış anlaşılan.
Meçhul adamla Ekrem Dumanlı arasında tuhaf benzerlikler var; içleri kan ağlıyor, vicdanları sızlıyor, yapılanlar karşısında kahroluyorlar. Misal ikisi de Erdoğan’la Çevik Bir’i Çetin Doğan’ı Erol Özkasnak’ı aynı kefeye koyarak, dönem 28 Şubat’tan daha ağır diye höykürüyorlar.
Öyle görünüyor ki; meçhul adam, Ekrem Dumanlı’nın 14 Kasım’dan bu yana yazdıklarını masasına koymuş Dumanlı’nın bütün argümanlarını haklı çıkartacak ‘delilleri’ bir bir yazıvermiş, tane tane sıralayıvermiş.
Yok, yok: Dumanlı’nın ruhu sirayet etmiş bu mektuba.
Aslında, haklarını yememek lazım; Bülent Korucu, Abdülhamit Bilici’nin hatta Ali Ünal’ın ruhlarından bir miskal sinmişlik hissediliyor. (Hakan Şükür’ün istifa manifestosunu hatırlayın.)
***
Tuhaf, karmaşık, gelgitleri çelişkileri olan bir metin olsa da (o kadar kusur kadı kızında da olur) zekice, sinsice kurgulanan bu mektubun asıl alıcıları, hala kandırmaya devam ettikleri cemaatin masum mensupları.
Ben algı operasyonu diyeyim siz anlayın.
Dumanlı ve ekibinin aylardır psikolojik olarak hazırladığı okurlarına ‘işte bak ne dediysek çıkıyor, işte adam Başbakanlıkta bu vicdansızlıkları yapan adam bile bu kadarına tahammül edememiş, vicdanı bu kadarını kabul edememiş itiraf ediyor, metninden başkaca bir şey değil.
Ustaca ellerden çıktığı belli olmasın diyerek yazdıkları mektupta metinde ustaca hatalar yapmışlar!
Dil bilgisi ve imla açısından oldukça iyi olduğu anlaşılan ‘meçhul adamımız’ garip anlatım hatalarına imza atabilmiş örneğin.
Bu mektubu hangi saikle yazdığı ve neden muhbir olduğu pek anlaşılmıyor mesela!
Görev verenler tarafından aşağılandığı için mi? Vaadedilen cennet bahşedilmediği için mi? Sevmediği ya da liyakatsız gördüğü kişiler ‘akıl almaz mevkilere” geldiği için mi?
Anlaşılmıyor...
İçi kan ağlayarak yazdığı mektupta “olay” var “isim” yok!
Ekrem Dumanlı’yı haklı çıkartan, Pensilvanya’nın yüreğine serin sular serpen şahane bir mektup yazan bu ‘kişilik’ çok pişman ama ortaya çıkacak kadar cesareti yok! Niyeyse?
Yeni bir şey yok. Benzeri satırları zaten 2013 Kasım ayından bu yana Ekrem Dumanlı ve adamlarından dinliyoruz.
Bakmayın siz ‘teknik nakavt’, ‘algı operasyonu’ konusunda uzman kadronun ‘Başbakanlık çalışanından sahte delil üretiyoruz ifşası’ ihbar mektubu manşetlerine.
Ekrem Dumanlı kendi söylemlerini destekleyen üçüncü ihbar mektubunu yayınladı.
Ortalama her iki buçuk ayda bir ortaya ‘meçhul adam ve ihbar mektubu’ çıkıyor.
Anlayacağınız, kısmet olursa inşallah 4. ihbar mektubu da yolda...
Hamiş: Bir sonraki mektubu biraz daha ustaca yazın. Siz cemaate yazıyorsunuz ama bizler de okuyoruz şunun şurasında.