Ülkemizde hukuk adına, adalet adına son günlerin sevindirici haberini Cumhuriyet gazetesi verdi. Sağolsunlar dünkü nüshalarında sürmanşetten adaletin tecellisini okuyucularına muştalamışlar. Cumhuriyet muhabiri Kemal Göktaş’ı ve haberi sürmanşetten gören gazetenin genel yayın yönetmeni Can Dündar ve yazıişleri kadrosunu tebrik ediyorum; teşekkürler Can!..
Müslüman Anadolu’nun ruh köküyle nisbetini kesen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrosu Batı’nın kanunlarını birebir iktibas edip tatbik ettiler. Bünyenin kabul etmediği cerâhat o günden bugüne Müslüman Anadolu topraklarını kirletmeye devam ediyor...
Hâtırlarsınız Fransa’da bir mizah dergisi Peygamber Efendimiz’e karikatürle hakaret etmiş, akabinde dergi bürosuna düzenlenen saldırı neticesinde 11 kişi ölmüştü. Peygamber Efendimiz’e hakaret eden dergiye destek adı altında iğrenç karikatürleri köşelerinde yayımlayan Cumhuriyet gazetesi yazarları Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya hakkında halk şikâyette bulunmuş ve haklarında dava açılmıştı. Mahkeme Karan ve Çetinkaya’ya “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçundan 2 yıl hapis cezası verdi.
Gazetenin mezkûr nüshasında mahkemenin gerekçeli kararı, artık nerelerin dikkatini çekmeye çalışıyorlarsa, Cumhuriyet güdücülerinin tıynetlerine uygun bir başlıkla verilmiş: “Şeriat açılımı”!
Mahkemenin gerekçeli karardaki ifâdelerin referans olarak gazete “Müslüman çoğunluğun inanışı, yani şeriat”a işaret ettiğini 1. sayfadan vurguluyor: “Gerekçeli karardaki ‘Bu mantıkla içinde yaşanılan toplumda İslam peygamberinin resminin görüntüsünün olmaması, bunun belli dinsel dayanaklarının mevcut olması ve Müslümanlar tarafından bunun genel kabul gören mutlak doğrulardan biri olarak hem kabul edilmesi hem de bu doğru çerçevesinde eylemli olarak yaşanıyor olması, mahkememiz tarafından dikkate alınmıştır’ cümleleri referansı açık biçimde işaret ediyor: Müslüman çoğunluğun inanışı, yani şeriat.”
Nasıl da biliyorlar şeriat denilince Müslümanların inanışının kastedildiğini. Ve nasıl da biliyorlar neye nasıl düşmanlık ettiklerini!..
Gerekçeli karardaki “Peygamberimiz” ifâdesi de gazeteyi rahatsız eden bir başka unsur; zevkle okuyalım: “Hakim, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bilirkişi görüşü alınmamasını eleştiren ‘şikayetçilere’ yanıt verirken de şer’i hukuka göre karar verebilmek için buna gerek olmadığını, mahkemenin bizzat bunu yapabileceğini şöyle savunuyor: ‘Mahkememiz, içinde yaşanılan toplumda büyük kesimi oluşturan İslami dinsel topluluğunun inançlarına, doğrularına saygı duymakla yükümlü olup, bu realiteyi de görebilecek yeterliliktedir.’ Hakimin hareket noktası İslam inancının belli bir yorumu olunca dinsel değerlendirmelerle sonuca ulaşılması da doğal hale geliyor. Bu yüzden hakim ‘Müslüman’ olduğunu belirtme ihtiyacı duyuyor. Hz. Muhammed’den söz ederken ‘Peygamberimiz’ ifadesini kullanması, müştekilerin davaya katılma talebini kabul ederken ‘Müslüman’ olma ölçütünü dikkate alan hakim için ‘tarafsızlığın’ sözde bile kendisine yer bulamadığını gösteriyor. Böylece hakim, kararına temel olan ‘inanış’ açısından, sanıkların karşısında ve müştekilerin tarafında bir konumda olduğunu gizleme ihtiyacı bile duymuyor.”
Gazete son olarak karşı karşıya olduğumuz güzel tabloyu da resmetmiş: “Bu haliyle Karan-Çetinkaya davasında mahkemenin verdiği karar, hakimin de yer yer açıkça belirttiği üzere, “Anayasa, hukuk ve vicdan” temelinde değil, “toplumun çoğunluğunun inanışı” ifadesiyle perdelenmeye çalışılarak “şeriata” göre verilmiştir. Yani, dinsel inanışların “hukuk normu” yerine geçtiği, laik hukuk yerine “şeri” bir hukukun referanslarıyla karar verilen bir metin ve mahkeme kararı ile karşı karşıyayız. Birçok mahkeme kararında uç veren bu yaklaşımın giderek yaygınlaşmaya başlayacağından şüphe etmemek gerekir.”
Şüphelerimi bir nebze de olsa gideren Cumhuriyet güdücülerine huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyor; Batı’nın değil bu toprakların öz değerleriyle adaletin tecelli edeceği güzel günlerin bir an önce gelmesi duasıyla yazım nihayete erdiriyorum!..
Not: Aziz dostlar, Salı ve Cumartesi olan yazı günlerim Pazartesi-Çarşamba olarak değişmiştir...