Amerikan Kongresi, Filistin’e (Gazze+Batı Şeria) öngörülen yıllık 370 milyon Dolar’lık yardımda 80 milyon Dolar kesintiye gitti! Nedeni: İsrail’e saldırılarını artıran Filistinlileri uyarmak... Aynı Kongre, İsrail, 2014 yazında çoğunluğu çocuk ve kadın 2.500 Gazzeli masum sivili tank ve hava bombardımanı ile katlettiğinde İsrail’i desteklediğini açıklamıştı.
Amerika, benzeri ancak, Nazi işgali altındaki Varşova’nın “Yahudi gettosu” nda yaşanılan Gazze ambargosunu destekliyor. Kongre’den İsrail’in, yakın tarihte ırkçı beyaz azınlık yönetimindeki Güney Afrika’dan örneklenebilecek uygulamalarına “çıt çıkmıyor...” Mescid-i Aksa gibi tüm İslam aleminin en kutsal mekanlarından birine yönelik saldırıları imkansızlık içinde göğüslemeye çalışan Filistinli’ye 80 milyon Dolar’lık “uyarı cezası” veriliyor. İsrail’e bu yıl 3 milyar, işbirlikçisi Mısır’a 1.6 milyar Dolar yardım yapacak, zavallı Amerikalı vergi mükellefleri.
Filistin o yardımın tamamını red etsin, biz millet olarak bir Cuma namazında toplar, göndeririz.
Bir katilin elini sıkmak...
Rus parlamentosunun üyeleri de Şam’da, Amerikalı Kongre üyelerinden farklı bir görüntü vermedi. Heyet üyelerinden Aleksander Yuşçenko, diktatör Beşar ile 2 saat süren görüşmelerinde diktatörün demokratik anayasal reformlara ve ülkede yapılacak başkanlık/meclis seçimlerine diğer adaylarla eşit koşullarda girmeye hazır olduğunu anladıklarını açıkladı.
Demek diktatöre, “Bu ülkenin 5 milyon insanı yurtdışına kaçtı, 5 milyonu ülke içinde yer değiştirdi, milletin açlıktan sandığa gidecek mecali kalmadı, sürdürdüğün savaşta ülkenin yarısı da DAEŞ’in eline geçti, bu ne seçimidir” diye sormadılar.
Gerçekleri takip etmiyor, gördükleri adaletsizlikleri dile getireceklerine onun gölgesinde birer akbaba gibi yaşamayı tercih ediyorlar...
Herkesin mazlumun üzerinde tepindiği, dökülen kandan rant elde ettiği ve adaletin değil, kirli çıkarların peşinde koştuğu adaletsiz, alçak ve işbirlikçi bir dünya bu, bilin...
Teröristle yatağa girersen, bu olur...
Biliyorduk, itiraf Washington Post’tan geldi. ABD, Türkiye’nin uyarılarını dinlemeyip PKK’ya 50 ton mühimmatı DAEŞ’in merkezi Rakka’ya saldırması için vermiş!.. PKK mühimmatı alıp, Türkiye için en hassas nokta Cerablus’a saldırmaya hazırlanmış. Derdi, Cerablus üzerinden Fırat’ın batısına geçmek, Kobani ile Afrin’i birleştirerek bütün Suriye sınırımızı kontrol altında tutmak. Türkiye’nin Suriye’de aktörlere aktardığı kırmızı çizgi belli: Bu tür bir senaryo işlerse, bizzat girer, durdururum. Kararlılığı sınamak için PYD bir deneme yaptı, imha edildiler.
PKK, ABD’den izni alamayınca Rusya’ya yanaştı. Derdi, kendisine dönük Türkiye kararlılığını Moskova üzerinden delmek.
Teröristle “taktik işbirliğine” girmenin riskleri büyük oysa. PKK mühimmatı alıp ABD’yi sattı, yarın, bir başkasına sırtını dayayıp Putin’i de satar.
AK Parti’yi sarsmak için HDP’yi parlatan “oligarşik vesayet güçlerini” 8 Haziran’da başlayan terör kampanyası ile nasıl sattığını görmedik mi? Anlı-şanlı medya patronları, gazeteciler, işadamları kendilerini bir anda, memlekette kanton yaratmaya uğraşan bir terör örgütünün destekçisi konumunda bulmadılar mı?
Ülkenize sahip çıkın...
Bırakın bizim “Nişantaşı hovardalarının, Cihangir eşrafının, memleketini bir mektupla yerin dibine batırmaya hazır satılık beyinlerin” laflarını bir kenara, milletin yüzü aktır, secdeye varan alnı temiz, akşam uykuları huzurludur.
Bir felaket coğrafyasında kökenine bakmaksızın milyonlarca insana sahip çıkmanın bereketi bu topraklara er-geç yansıyacaktır. Diktatörlerin elini sıkmadık, Filistini kucakladık, insanına karşı kimyasal silah kullanan bir diktatöre karşı direnen bir halkın meşru müdafaa hakkının yanında yer aldık.
Şimdi, o adaletsiz ve alçak dünya ile içimizdeki işbirlikçileri bunun bedelini ödetmeye çalışıyorlar. Ödetemezler.
Tarihin her döneminde mazlumun yüzünü döndüğü ilk yer olan bu kadim ve kutsal toprak kendini korur, anlamadıkları budur.
Ülkenize sahip çıkın...
Bu ülke yalnız bizim değil, bu bayrak yalnız bizim özgürlüğümüzü temsil etmiyor...
Bu ülke, adaletsiz ve alçak bir dünyada, ezilenin tek umut kapısı...
Bir kere sendeledik, bakın, “Avrupa demokrasisi” mülteci değil, temerküz kampları kurmaya başladı...
Anlayın...