Büyük Han’daki ‘Usta’nın Yeri’ kıraathanesinin ‘Usta’ lâkaplı sahibi, beni görünce, ‘’Bizim Koca Aga ne yapıyor öyle’’ diye seslendi. Kıbrıs şivesinden takdir mi ediyor, yoksa ayıplıyor muydu, çıkaramadım. Yanındaki genç, ‘’Gözümüz de, gönlümüz de Türkiye’de’’ diye özetlenebilecek sözler söyleyince meramın yalnızca merak olduğunu anlayabildim.
Kıbrıslılar anavatanda ne olup bittiğini algılamakta zorlanıyor...
Aslında bizi en iyi anlayabilecek insanlar Kıbrıslı Türkler; yalnızca soydaşlık sebebiyle değil, dertsiz başına dert açma ustalıkları yüzünden de... Güzel güzel giden koalisyon hükümetini, aynı partinin iki önemli isminin takışması alaşağı ediverdi geçen hafta; eylülde yapılması planlanmış seçimi temmuz ayına çekmek zorunda kaldılar...
Cumhurbaşkanı Derviş EroğluUlusal Birlik Partisi (UBP) kimliğini hâlâ taşıyor; Kıbrıs anayasası ‘partili cumhurbaşkanı’na izin veriyor çünkü... UBP bir önceki kurultayında Eroğlu’nu ‘ebedi başkan’ olarak ilân etmiş... Başbakan İrsen Küçük de UBP’li... Adayı acele seçime sürükleyen kavga bu iki önemli isim arasında...
Ailesi fertlerini de emrine sunduğu Mesut Yılmaz’ın bir süre sonra kendisini yerinden etmeye çalıştığı Turgut Özal’ın durumuna benzettim siyasi gerginliği... İçimizden biri ise ‘’Tayyip Bey Ak Parti’yi cumhurbaşkanı olunca da elinin altında tutabilmek için ‘partili cumhurbaşkanı’ formulünü hayata geçirmek istiyor, ama galiba o formül de yetmiyor’’ deyiverdi.
Adanın öteki yakasında yer alan Rum politikacılar de bir başka âlem... Bir ara santral patladığı için elektrikleri kesilmişti Rum kesiminin; bir iyi niyet gösterisi olarak Cumhurbaşkanı Eroğlu o zamanki cumhurbaşkanları Hristofyas’ı telefonla arayıp ‘’Santralınız yeniden devreye girene kadar elektriğinizi biz sağlayabiliriz’’ müjdesini vermiş, sevineceğini ve teşekkür edeceğini sanarak... Karşısında uzunca bir sessizlik olmuş... Ardından, adamın, ‘’Arkadaşlarımla görüşeyim, ben sizi sonra ararım’’ dediği duyulmuş...
Papazın biri, tam da o günlerde, ‘’Mumla aydınlanırız da Türkler’den elektrik almayız’’ diye ortaya atılmış... Kilise, sırf paralar kuzeye gitmesin diye, güneyde kumarhane açılması için kampanya yürütüyormuş...
Hey Allah’ım... Düşmanlığın bu denlisi kendine zarar vermeye kadar varabiliyor işte...
Öte tarafta su kıtlığı da var ve Kıbrıs’ın kuzeyi Türkiye’nin denizin altından döşediği boruların önümüzdeki aylarda devreye girmesiyle bol suya kavuşacak... Demek ki, Türkler, ‘’Size su verelim’’ deseler, Rumlar, ‘’Aramızda görüşelim’’ dedikten sonra teklifi reddedecekler...
Rumlar İsrail’in de yardımıyla petrol ve doğalgaz çıkarma çabasındalar; bunun için en ideal yol Türkiye’den geçen boru hattı. Yunanistan’a boru hattı döşeyip oradan ihraç etseler 15 milyar dolar, sıvılaştırsalar 10 milyar dolar tutuyormuş... Türkiye yolu ise 4 milyar dolar...
Konuştuğum konuyla ilgili kişiler, ‘’Hiç kuşkunuz olmasın, Rumlar yemez içmez, para bulup buluşturup Türkiye-dışı bir formulü çok pahalı da olsa tercih eder’’ dediler...
Gerçekten hayret edilecek bir şey bu...
Yıllar önce elimi uzattığım Kıbrıslı bir gencin Türk olduğumu öğrendiğinde verdiği tepkiyi hatırlattı bana... Elim havada kalmıştı...
Rum tarafında yeni bir yönetim işbaşında. Eski cumhurbaşkanı Demetrios Hristofyas’ın ‘komünist’ geçmişine karşılık yenisi Anastasyanidis‘sağcı-milliyetçi’... Derviş Eroğlu, ‘’O EOKA’lı, ben ise TMT’liyim, sorunu bizler daha iyi çözeriz; benim ‘barışı en iyi savaşanlar getirir’ görüşümü Rum gazeteleri de yazdı’’ diyor...
Cumhurbaşkanı Eroğlu, bilindiği üzere, doktor; savaşılan yıllar boyunca Mücahitlik yapmış... ‘’Bir çok mücahidin iyileştirmeye çalışırken kollarımda öldüğünü hiç unutamıyorum’’ dedi Derviş Bey...
Artık istedikleri zaman sınırı geçip kuzeyi de görebildikleri halde, Rumlar, Türkler’in eskisinden çok daha rahat ve müreffeh olduğunun farkında değiller... Hele bir boru hattı açılsın, su gelsin, Kıbrıs’ın kuzeyi organik tarım adasına dönüşecek...
O zaman tutmayın gitsin...