Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen hâkim ve savcı adayları kura töreninde, medyamızın pek de itibar etmediği ama 20 yıldır zindanlarda gayrihukukî tutulan mazlumların ve ailelerinin umutlarını yeşerten sözler söyledi.
Batı’nın Müslüman Anadolu’yu işgal etmek için kullandığı Fethullahçı Terör Örgütü’ne yönelik operasyonları ‘mağdur’ söylemiyle durdurmaya çalışanlara Cumhurbaşkanı sert tepki gösterip operasyonların durmayacağını söyledikten sonra, sözüm meclisten içeri, çoğumuzun kulak tıkadığı bir gerçeği yüksek perdeden dile getirdi: “Bir şeyi özellikle ifade etmek istiyorum, 40 yıllık siyasi yaşamım içerisinde özellikle son 14 yıl, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemimde, vicdanının yerine, FETÖ üyelerinin yaptığı gibi bir örgütü, bir şarlatanı ikame ederseniz oradan adalet çıkmaz. Çok açık ve net söyleyeceğim, biz irademizi Hakk’a teslim etmek zorundayız, irademizi kalkıp da birilerine ipotek olarak verirsek yanarız. Böyle bir şey olamaz. Onun aklı, iradesi, ilmi varsa siz bu alanlarda bileceksiniz ki Allah’ın bana verdiği akıl var, bana verdiği irade var ve tahsil ettiğim benim bu alanda ilmim var. Öyleyse ben kendi irademle burada hükmedeceğim, kararımı vereceğim. ‘Yok, şöyle durun bakalım, bir yer var oraya soralım da kararımızı ondan sonra verelim’... Böyle adalet olmaz. Onun için, binlerce, on binlerce insan yandı. Ve bunların arasında ne yazık ki 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var. Bunlar oldu. Şimdi bunların düzeltilme fırsatını yakaladık. İşte bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Öyle olaylar vardır ki şer zannedersiniz onda hayır vardır. Öyleleri de vardır ki hayır zannedersiniz onda şer vardır. İşte 15 Temmuz bize böyle bir imkanı lütfetti.”
Sayın Erdoğan’ın bahsettiği “5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var.” dediği vatandaşlar şâyet darbeci Ergenekoncu ve Balyozcu olsalardı, sözüm yine meclisten içeri, Cumhurbaşkanı’nın mezkûr sözleri manşetlere çıkar, o günden bugüne onlarca makalede ve televizyon programlarında mevzûbahis olurdu. Ama bahsedilenler 28 Şubat darbesine direnirken zindanlara düşen Müslüman Anadolu evlatları olunca derin sükût! Soruyorum pek muhterem hanımlara ve beylere, “Bu derin sükûtunuz niçün”!..
Cumhurbaşkanın sözlerinin yanına, FETÖ mensubu oldukları gerekçesiyle atılan hâkim ve savcılarla ilgili HSYK’nın yazdığı Kurul Kararı’ndaki şu ifâdeleri de koyalım: “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yargı kuvveti içerisinde; organizasyonu ve hiyerarşik yapısı bulunan, Devlet yargısına alternatif olarak faaliyet gösteren, örgütlü olarak yargı içerisinde yuvalanan, kendinden olmayan herkesi düşman kabul edip kullanamadığı kişileri de düşman sayan, örgüte boyun eğmeyenleri ve farklı düşünen herkesi düşman görüp hedef hâline getirerek yargı kararları ile emniyet operasyonlarının hedefi haline getiren, istihbarat toplayan, operasyon kararı alan, emniyet ve yargı üzerinden toplanan istihbarata göre örgütün üst düzey yöneticilerinin verdiği kararın icrasına başlayan, basın ve yayın üzerinden linç girişimi gerçekleştiren, topluma yönelik algıyı yöneten, örgütte yer alanları kahramanlaştıran, unutturma sürecini tekrarlayan, suç faili veya masum olduğuna bakılmaksızın birçok kişiyi yargı eliyle mağdur eden, çözümü mümkün olmayan abartılı, ayrıntıya boğulmuş, gerçeklerin gizlendiği, kasıtlı, taraflı ve delilsiz davalar açan, bu davalarla Türkiye’nin mafya ve terörle mücadele ettiği algısı yaratan, Devletin birçok kurumuna yerleşen Paralel Devlet Yapılanması Terör Örgütü isimli bu yapının yargıdaki uzantıları oldukları ve cemaat cuntası şeklinde paralel bir yargı gücü oluşturdukları görülmüştür.”
Ülkenin en tepesindeki isim de ülkenin adaletini tesis etmekte yetkili olan en tepe kurumlardan HSYK da aynı şeyi söylüyor lâkin 20 yılı bulan mağduriyetler hâlâ devam ediyor. Oysaki bir hukuk devletinde zindan kapıları çoktan açılmıştı!..
Cumhurbaşkanı’nın da söylediği üzere, 28 Şubat’ın gayrihukukî uygulamaları neticesinde oluşan mağduriyetlerin giderilmesi için 15 Temmuz büyük fırsat, hadi bu fırsatı kaçırmayalım!