Millet FETÖ darbesini alt edince Türkiye’de ve bölgede faaliyet gösteren tüm terör örgütlerini aynı anda yöneten “şeytani üst akıl”, darbenin akıbeti belli olana kadar vitesi boşa almış olan PKK ve DAEŞ’i yeniden aktive etti. Artık kimsenin FETÖ, PKK ve DAEŞ’in bir terör konsorsiyumu olduğuna dair en ufak şüphesi yok. Her birinin kendi ajandaları, birbirinden farklı yöntem ve araçları olmakla birlikte ortak düşman gördükleri Türkiye’ye diz çöktürme amacıyla hareket ediyorlar.
FETÖ Türkiye’yi tümden ele geçirmek istiyordu. Öyle büyük bir darbe yedi ki artık kendine saklanacak in arayan üyelerinin Türkiye’ye iade edilmemesini garanti etmek dışında başka bir hedefi kalmamış durumda.
PKK Türkiye’den toprak kopartmak istiyor. Adına demokratik özerklik derken de bunu istiyor, Suriye’deki sözde kantonları birleştirmeye çalışırken de. Çözüm sürecini heba etmeleri ve FETÖ ile açık işbirliği yaparak ülkenin bir bölümünde “Kobanileştirme stratejisi” izlemeleri bundan.
DAEŞ ise Suriye’de kendine sözde devlet kurmak istiyor. Geriye dönüp bakılınca, Suriye isyanını iç savaşa dönüştüren ve PYD-PKK güçlerine koridar açma stratejisine aleni hizmet eden en önemli aktör olduğu anlaşılıyor.
***
Amaçlarına ulaşabilmeleri, Türkiye’nin zayıf düşmesinden geçiyor.
Ve bu üç terör örgütünü aynı anda himaye eden, teşvik eden ve silahlandıran bir de “şeytani üst akıl” var. DAEŞ’i tümden yok etmek için kendine 30 yıl tanıyan ABD, sizce gerçekten DAEŞ’le mücadele ediyor olabilir mi? Bu, “böl-parçala-yönet” siyasetinin Suriye ile sınırlı kalmayacağının bir itirafıdır ancak.
Üç yıldır DAEŞ ile mücadele ediyoruz diye “PKK devletine” koridor döşeyen ABD, DAEŞ ile gerçekten mücadele etmek istese bunu başaramaz mıydı? DAEŞ’in merkezi olan Rakka’da PYD ile başarı kaydedemezken Suriye’nin kuzeyinde yani Türkiye sınırında, yani kantonları birleştirmek için kendine gerekli olduğunu düşündüğü Arap ve Türkmen bölgelerinde, neden Suriye muhalefetiyle değil de PYD ile çalıştığını anlamayan kaldı mı hala?
Anlamayan kalmadığı gibi FETÖ’yü, PKK’yı, DAEŞ’i aynı anda Türkiye’nin üzerine salan o “şeytani üst aklın” tekerine çomak sokan bir millet ve bir lider. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in ifadesiyle söyleyelim, “ABD’nin çelişkilerini yüzüne vuran, ABD’nin dostu olmaya çalışmayan, ABD’ye yaltaklanmayan” bir lider ve ülke...
Bu halk nasıl ki 15 Temmuz gecesi tek silahı olan bayrağını kapıp tankların ününe vücudunu siper etti şimdi de PKK ve DAEŞ terörüne karşı aynı cesareti göstermeli.
O cesaret, o koca yürek, emin olun dünyayı titretiyor. İstedikleri kadar köşeye sıkıştırmaya çalışsınlar asıl köşeye sıkışmış olan onlar. Medya önünde ne konuşurlarsa konuşsunlar, kapalı kapılar ardında “bunu nasıl hesap edemedik” diye hayıflanıyorlar.
Ama pes etmeyecekler! FETÖ liderini iade etseler de pes etmeyecekler. Çünkü Türkiye için yaptıkları plan sadece Türkiye’yi değil bütün İslam coğrafyasını içine alıyor. Dört koldan saldırmaları bundan. PKK’nın her gün bir yerde terör eylemi yapması bundan. İsrail-Türkiye mutabakatının onaylandığı gün İsrail’in Gazze’yi bombalaması bundan. DEAŞ’in, ölümü kabullenmenin en zor olduğu düğün anını kana bulaması ve bizi belleğimizden onyıllarca silinmeyecek bir acıya boğması bundan. PKK sözcüsü sözde siyasetçilerin “Partili üyelerimizin düğününe yönelik terör saldırısı yapılmıştır” açıklamasıyla acıyı fırsata çevirmeleri bundan...
İçindeki casusları ve terör yuvalarını temizleyen bir devlet olarak Türkiye artık daha güçlü. Toplumun mukavemeti ise en üst safhada. Bu yüzden “topunuz birden gelseniz de” tek tuğla indiremeyeceksiniz. Öfkemizi, dayanıklılığımızı ve birlik beraberliğimizi artırırsınız ancak.
Acımız büyük ama öfkemiz çok daha büyük.