Arefe gecesi kalbimizi paramparça eden bir infilakla irkildik! Medine-i Münevvere’de patlayan bombaların külü ateşi, ümmetin üzerine düştü... Hangi akıl, hangi vicdan, hangi edep, hangi hukuk, hangi lisan açıklayabilir bu feci vurgunu? Bizi dilsiz bırakan bir saldırı...
Harici çılgınlığı için; okun yaydan fırlaması misali dinden huruç edecekleri bildirisi geliyor akıllara... Güya İslam adına Müslüman avına çıkmış bu akıl ve vicdan yoksunu haydutlar, tarihin uğursuz eski günlerinde tükendi gitti derken... İstanbul, Ankara, Bağdat ve en sonunda Medine’de yeniden zuhur ettiler. Allah şerlerinden emin eylesin. Böyle insanlık, böyle Müslümanlık olmaz! Ramazan arefesini, bayramını bile kana bulamaktan çekinmeyen bir gözü dönmüşlük...
Gidenler bilir... Mekke’de ve Medine’deki uzun kontroller, en ince ayrıntısına kadar tabi tutulduğumuz sıkı aramalar, insanı canından bezdiren kimlik, vize, izin murakebeleri ve didik didik araştırılan kargo/eşya yekunu... Ve tüm bu en üst seviyedeki kontrol bantlarını aşarak Medine’nin kalbine kadar girebilen cinayet şebekesi... Hayret uyandırıyor.
Ve sevgili Müslümanlar... Böylesine vahim bir faciadan sonra bile, ortak acıyı paylaşıp, nasıl tedbir alabiliriz diye düşüneceğimiz yerde... Birbirimize düşmüş bir haldeyiz. Faciayı müteakiben sosyal medyada, acaba neresinden tutup da kan davası güdebiliriz diye el oğuşturan vicdansızları görmek de varmış... Akılsızlık, izansızlık, kifayetsizlik ve elbette kötü niyet...
Uhuvvet, Tevhid ve Ümmet Bilinci için daha ne kadar acı çekmemiz gerekiyor.
Bu şeklide devam edersek, Ümmetin coğrafyası her karışından kan damlayan koca bir kabristana evrilecek. Yazık değil mi. Günah değil mi... İslam toplumları bu hususta derhal şura toplamalıdır.
***
Kediciklerin Babası künyesi ile namlı sahabeden Ebu Hüreyre şöyle diyor: ‘’Ben Medine’de otlayan ceylanları gördüğümde, korkarım ki onları ürkütmeyeyim... Resulullah (sav) bize şöyle dedi: Medine’nin şu iki kara taşlı tepesinin arası haramdır’’...
Haram... Hürmet de bu kelimedendir.Ve harem, harim, mahrem; içtir, içeride olandır. Çiğnenmeyen, çiğnenemeyecek, el atılamayacak, çok değerli, cevher hakikatindeki, en öz hukuku işaret eder birbirine kardeş bu kavramlar... Değil insan kanı akıtmak, ‘’Haremeyn’’ de yani Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Şerif’te harem sınırları içinde sinek bile öldüremezsiniz, ağaçtan dal, yaprak, ot veya diken bile kopartamazsınız...
Medine’de eceliyle vefat eden develerden, merkeplerden, ceylanlardan, kuşlardan bahseder tarihler bize. Onlara ilişilmez, ihtiyarlayıp yük taşıyamaz hale geldiklerinde bile serbestçe dolanmalarına ses çıkartılmaz, rahat rahat otlarlarmış vakanüvistlerin aktardığına göre... Harem hudutlarında yılan veya akrep gibi ürkütücü mahlukata bile vurulmaz, ancak kışt kışt denebilir, mümkünse kalkıp yanından uzaklaşılır diye tavsiye eden büyüklerden dinlemişiz... En son Umre ziyaretimizde çekirge yağmuru vardı misal... On/Onbeş santim büyüklüğünde çekirgeler, yağmur misali mescitten çıkanların başından aşağı dökülüyordu da kimsecikler laf bile etmiyordu bu garip misafirlere. Kabetullahın bedenine kondukları olur bu garip taifenin, iş bu ya, kimse onları oradan söküp atmaya kalkmaz, kendi dillerince onlar da dua ediyor diyerek ağlayan Hacılara da rastlayabilirsiniz... Aşık çekirgeleri, aşık kırlangıçları, aşık kedileri çoktur Haremeyn’in... Selam diyarıdır, kalbin iki gözüdür Haremeyn...
Ramazan Bayramı’ndayız! Medine’de ağlaşan ceylanların ruhuna selam olsun, bayram mübarek olsun, kalbi olan herkese...