Emperyalist dünyanın 'tek cephe' halinde tezgâhladığı 'Gazze Trajedisi'ni bütün Müslüman toplumlar, başlarındaki devletlerin çaresizliklerinin derin üzüntüsüyle temaşa ediyorlar.
Malum bazı devletçiklere, Netanyahu'nun, 'İktidarınızı yitirmek istemiyorsanız, sessiz durun!' ihtarı çekişinden sonra, durum daha bir acıklı hale geldi.
Bu hikâye yeni değil. 100 yıllık bir geçmişten beri hep böyle.
Özellikle de, Osmanlı'nın parçalanmasından 30 yıl sonra 1948'de İsrail denilen 'hançer'in Müslüman coğrafyalarının sinesine saplanmasından beri, hep böyle.
*
1967 Haziranı'ndaki '6 Gün Savaşı'nda, İsrail rejimi, ani bir baskınla sadece Mısır, Ürdün ve Suriye ordularını bertaraf ettiğinde de bütün Müslüman dünyası seyirci kalmıştı.
1969 yılında bir Yahudi'nin Mescidi Aksa'yı yakması üzerine, -o zamanki- Fas Kralı 2. Hasan'ın ev sahipliğinde Dârülbeyzâ / Kazablanka'da bir İslam Konferansı düzenlemişti.
Bu durum, '40 İslam ülkesi, tarihte ilk kez bir araya geliyor.' manşetleriyle duyurulmuştu, dünyaya heyecan vericiydi. Ama Türkiye'den de Dışişleri Bak. İhsan Sabri Çağlayangil gönderilirken, bizdeki laik matbuat ve diğer mahfiller, 'Bu konferansa katılmamız, laikliğe aykırıdır!' feryatları yükseltiyorlardı.
O teşkilattan verimli bir sonuç çıkmadı. Çünkü Müslüman halkların kalbi aynı vahdet hasreti duygusuyla çarpıyordu, ama başlarındaki rejimleri birbirine bağlayacak müeyyideler / yaptırımlar yoktu.
*
1967 Baskını'nın 6 yıl sonrasında, 5 Ekim 1973'de ise, Mısır, Yahudilerin 'Yom Kippur' dedikleri 25 saatlik 'büyük oruç' gününde, mukabil bir ani baskınla, İsrail ordusunu tarumar etmiş ve İsrail rejimi, 'Mısır'a karşı Atom Bombası kullanmaktan başka çarelerinin kalmadığı'nı Amerika'ya bildirince; 'Enver Sedat Mısırı', 'ateşkes'e razı edilebilmiş ve arkasından da Sedat, emperyal iradeye baş eğmesinin karşılığı olarak 'Nobel Barış Ödülü'yle taltif edilmişti.
*
Ve 50 yıl sonra, baskın yapmak sırası, İsrail işgal ve esaretindeki Gazze halkının kahraman çocuklarına, HAMAS mücahitlerine gelmiş ve İsrail rejiminin pek çok alandaki üstünlük iddialarının üstünü çizen müthiş bir 'kıyam' ve 'huruç' hareketiyle, 7 Ekim 2023'de dünyanın gidişatına kendi damgalarını vurmuşlardı.
Geçen hafta Suud başkenti Riyad'da, İslam İşbirliği Teşkilatı, Gazze üzerinde bir toplantı yaptı. Alınan kararlar üzerine olumlu-olumsuz görüş belirtmek gereksiz. Çünkü bu kuruluşun kararlarının bir yaptırım gücü yok.
Bu durumda, acilen, üye devletlerin, 'dış siyaset, savunma, ortak para ve pasaport' gibi konularda tıpkı Avrupa Birliği gibi, birlikte hareket edecek bir, 'Müslüman Ülkeler Konfederasyonu' oluşturulmalı, kararlara uymayan üyelere de yaptırım uygulanmalıdır. Aksi halde, her ülke önce kendi varlığın için tedbirler alacak ve emperyalistlerin 'Judo- Chirétien' (Yahudi-Hristiyan) ortak hücumu göğüslenemeyecektir.
Evet, 'Müslüman Ülkeler Konfederasyonu', bir çaredir ve bu çetin konu üzerinde hepimiz kafa yormalıyız. Buna var mıyız?
*
NOT: 11 Kasım akşamı, Haliç Kongre Merkezi'nde şiddetli yağmur ve tufan altında, binlerce davetlinin katıldığı, İstanbul milletvekili ve TBMM İdare Amiri Hasan Turan Bey'in 'kerime'sinin izdivaç programı vardı. Hemen herkes birbiriyle 'Gazze Trajedisi'nin kalp sancılarını paylaşıyordu.
Kur'an okunarak başlayan programda, Hasan Turan konuşmasında, 'Gazze Buhranı'na değiniyor; Gazze'de işlenen katliamların acısı sözlerine yansıyordu.
Davetlilere dağıtılan bir karışlık 'küçük zeytin fidanları'nın takdim yazısını ise, Hasan Bey'in 'kerime'si yazmıştı. O yazıda, 'Kur'an'da üzerine yemin edilen, ölse bile kökünden sürgün vererek tekrar büyüyebilen nadir ağaçlardan biri olan zeytin ağacı hatıramız olsun istedik.
Zeytin diyarı Filistin'de büyüyemeden şehit edilen her bir çocuk için bu fidanları büyütmeniz temennisi ve duasıyla' cümleleri yer alıyordu.
Evet, Filistin acılarının sarmalında bir düğün. Kederde ve sevinçte ortak bir İslam milleti ideali de böyle yeşerir, inşallah.