Servet yarıştırır kimi insanlar, Kimi kariyerini, kimi eğitimini kimi de çocuk yetiştirme projesini... Evini, halısını, saatini, arabasını, seyrettiği televizyon dizisini, dinlediği radyo programcısını, alışveriş yaptığı marketi yarıştıranlar da vardır çevremizde bol bol...
Peki acı yarıştırılır mı? Yarıştıranlar yok değil maalesef... Mesela “benim hayatım roman” diye başlayan cümleler kuranlara mesela “her derdin en büyüğünü ben çekiyorum” diyenlere de rastlamışsınızdır muhakkak. Bireysel acıları yarıştırmak mümkündür de toplumsal acıları yarıştırılmaz.
***
Tarihin en kötü tarafı hep kazananlar tarafından yazılmış olmasıdır. Üstelik kazananlar tarihi yazarken hiç de adil davranmamışlardır. Mesela Naziler sadece Yahudilere değil Romanlara da soykırım uygulamışlardır.
Çoğu kişi bilmez bu gerçeği, anlatılmadığı için unutulmuş toplumsal bir acıdır bu da... Belki dikkat çekilmesi gereken bir nokta daha var.
Yahudi ve Romanlara soykırım uygulayanlar için Almanlar değil Naziler der tüm dünya.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir ayrıntı olarak bir kenara koyalım bunu da...
***
Gelelim 1915 olayları ve soykırım iddialarıyla ilgili son bir haftadır yaşadığımız tartışmalara. Times Gazetesi’nde 1878 sonrasında Osmanlıların Balkanlar’da uğradıkları saldırılardan “etnik temizlik” olarak söz eden bir makale yayınlandı geçen hafta.
Sonra 1919-1922 yılları arasında Yunanistan’dan “techir” edilen Türkler’den de söz ediliyor aynı yazıda.
Toplumsal acılar yarıştırılmaz, bir acı diğerini haklı çıkarmaya yetmez, o yüzden yaşanan ne varsa bu coğrafyada yaşanan acılardan biri demek ve hepsine üzülmek gerek. Medya arşivine bakın, “Amerikalılar da Kızılderililere soykırım uyguladı” gibi garip savunmalar ya da “şu kadar değil de bu kadar kişi öldü” diye cümleler var oralarda.
Doğru olan, sonucu acı olan bu vakanın başındaki niyeti doğru anlamak ve anlatmak.
Amaç soykırım mı yoksa techir ya da etnik temizlik mi? Yoksa kimsenin canı yanmadı demek en çok kendimize karşı haksızlık olur...