17-25 Aralık darbe teşebbüsleri sürecinde Kanal 7 grubunun cemaatin elinde tuttuğu Deniz Feneri şantajı nedeniyle yeterince dik durmadığı ve zikzaklı tutum aldığı Müslüman camiada herkesin malumudur. O dönemde bunu herkes konuştu ama o günler iç eleştiri yapılacak günler değildi. Ama şimdi bu gerçek itiraf edilip özür dileneceği yerde, bir de pişkinlik ediliyorsa elbette söylenecek sözler vardır. Ben her zaman inandığım gerçekleri söylerim ve sizler gibi kariyer hesabı için dansözlük yapmam. Devletimizin en tepeleri de bilir ki, medyada olmak benim umrumda değildir çeker giderim. Benim vatanım için yapacağım başka görevler de var. Ben ısrar edildiği için medyada kalıyorum ve ölene kadar vatanım için mücadele etmeye devam edeceğim...
Aydın Doğan’ın Ahmet Hakan’ı neyse Zekeriya Karaman’ın da Mehmet Acet’i odur. Dolayısıyla o bağlamda geçen yazım ele alınmalı yoksa toplumun çoğunluğu bu bahsi geçen spikeri tanımaz bilmez. Hatta medya ve yazarlar camiasının bile önemli kısmı ismini benim yazımdan öğrendi. Kendi başına herhangi bir kimliği ve kişiliği yoktur, fakat Kanal 7 grubunun kurumsal kimliğini tam olarak ifade eder. Fakat Zekeriya Karaman’ın tetikçisi olarak son 2 yıl içinde yaptıklarından dolayı özür dileyeceği yerde utanmadan yaptıklarını savunması bardağı taşırmıştır. Bakın şu vereceğim iki tane caps bile bu zavallının içine düştüğü ihaneti göstermektedir. Kanal 7 elemanı Haziran 2014 gibi bir tarihte bile açıkça Fethullahçı terör kurumlarını savunmakta ve yurtdışında kaçan Fethullahçı terörist Ekrem Dumanlı tarafından övgülere boğulmaktadır. Aldığı övgüler karşılığı utanmazca teşekkür edip bir kez daha kendini FETÖ’ye beğendirmek için bir twit daha atmıştır. Bu ihanet bile bu sunucunun medeni ölüm yaşaması için yeterlidir ama Zekeriya Karaman bu isme dokunamaz, çünkü talimatı bizzat kendisi vermiştir.
Karaman’a bağlı elemanın 1 Kasım sonrası attığı twit ise tam bir rezalet ve nifak içeriklidir. Mustafa Karaalioğlu ve ekibinde de olan Erdoğan düşmanlığının tipik bir göstergesidir bu twit. Hep söylediğim gibi bu kafa en fazla çok sevdiğimiz Başbakanımız Davutoğlu’na zarar vermektedir. Davutoğlu’nun tüm düşmanları toplansa bu twit’i atabilen sağlıksız kafa kadar Davutoğlu’na zarar veremez. AK Parti’nin yüzde 40’tan 50’ye çıkmasında Recep Tayyip Erdoğan’ın payı yoktur diyebilmek için ya gaflet ve delalet ya da hıyanet içinde olmak gerekir. Bu Kanal 7 elemanı Fethullahçı terör örgütünün Türkiye’ye saldırısı sırasında bu terörist kanallara çıkıp kuzu gibi sessiz sessiz oturmuştur. TV arşivinden herkes görebilir o rezalet programları. O kanallara gidip Fethullahçı teröristlere haddini bildirdiği açık bir yalandan ibarettir. Zaten kendi sesini kendi zor duyabilen pısırık biri kimseye haddini de bildiremez. Üstelik böyle terörist kanallara gitmek bile bizzat o kanalları meşrulaştırmak demektir. O süreçte Müslüman camiadan başka hiç kimse bu kanallara çıkmadı, sadece ve sadece aldığı talimat gereği bu Kanal 7 temsilcisi sürekli terörist kanallara çıktı. 7 Haziran sonrası da Kanal 7 grubu Mustafa Karaalioğlu ve Akif Beki gibi ihanet içinde tiplerle aynı çizgidedir. Zaten bu iki isim de Kanal 7 grubunun eski elemanıdır.
Açık konuşmak gerekirse Kanal 7 grubu -Ne olur ne olmaz Erdoğan’ı indirirlerse de Fethullah grubu ile arayı iyi tutalım, sonra Deniz Feneri’nden de bizi yeniden hapse atmasınlar. Erdoğan ve ailesi hapse girse bile biz kurtulalım- mentalitesiyle olaya yaklaşmıştır. Şimdi de bu ihanet içindeki grup Ethem Sancak’a alçakça yalanlarla saldırmaktadır. Ethem Sancak’ı alakası olmayan bir konuda insanları tehdit eden gasp yapan biri gibi lanse edecek kadar alçalmışlardır. Ethem Bey’i kamu reklamlarını tehditle, şantajla alıyor diye utanmadan itham ettiler. Aslında Ethem Bey’e bu iftiraları atarak bizim gruptaki arkadaşları tercih yapmaya iterek zor durumda bıraktılar. Ethem Bey’e bu derece ahlaksızca iftiralarla durduk yere saldıran gruba karşı tavır alınması ahlaki bir zarurettir. Evimizin içine taş atılmıştır. Tavır almak için illa Ethem Bey ve Murat Bey’in mi bir şey söylemesi lazım?