ABD ile bir bölümü gizli bir bölümü herkesin gözü önünde yürütülen müzakereler sonucu anlaşma sağlayan gelen İran, burada duracak mı, yoksa gelişmeyi vesile edip normalleşme yolunda yeni adımlar da atacak mı?
Hep unutulan bir gerçeği hatırlatayım: Dünyada en uzun süreyle varlığını sürdüren nâdir devletlerden biridir İran... Hanedan isimleri ve yönetim biçimleri değişse de aynı geleneği asırlar boyu sürdüren bir devlettir... Bu sürekliliği sağlayan en önemli unsurların başında ise ‘diplomasi’ mahareti geliyor.
Dünyanın geri kalanıyla en ciddi sorunları yaşadığı şu dönemde, İran, birkaç hamlelik bir planla, kendisini yeniden oyunun içine sokmayı başardı. ABD’nin ‘terörist örgütler’ listesinde bulunan Hizbullah’ın arkasındaki güç olarak biliniyor İran... Irak’ı işgali sonrasında Amerikan planlarını bozmak için en etkili çabaları İran göstermişti... Suriye’deki Beşşar Esad’lı Baas rejiminin ayakta kalmasında en önemli payın sahibi de yine İran... İranlı siyasilerin İsrail’in varlığını sorgulayan demeçleri zihinlerde hâlâ canlı... Rejim yanlısı gösterilerde modası geçmemiş slogan “Merg ber Amrika” (Amerika’ya ölüm) olmaya devam ediyor...
Amerikan diplomasisinin şu son on yıl içerisinde yoğun olarak İran’ın nükleer programı konusunda mesai harcadığını da unutmayalım...
Sonuç? ‘Ilımlı’ bir cumhurbaşkanı... Onun kulağa hoş gelen bir kaç sözü... Birleşmiş Milletler yeni dönem açılışını ‘sempati taarruzu’ için kullanma becerisi... ‘Gizli’ diplomasi kanallarının kullanılması... Ve, ABD’nin en yakın müttefiklerinin itirazlarına rağmen kendisine büyük bir manevra alanı açan anlaşmayı kotarabilmesi...
Şapka çıkartılacak bir başarı bu.
Kotarılan anlaşmayla, İran, önümüzdeki altı ay boyunca, uranyum zenginleştirmesini yüzde 5 ile sınırlayacak, nükleer tesislerini yeni cihazlarla teçhiz etmeyecek, sıvı-katı ayrışması sağlayan cihazlarını çalıştırmayacak... Birkaç önemsiz taviz daha...
Dini lider Ali Hamaney’in “Atom bombası haramdır, biz asla kitle imha silâhı üretmeyeceğiz” sözünü yıllardır tekrarladığı hatırlanırsa, İran’ın bu anlaşmayla aslında karşı tarafa hiçbir şey vermediği de anlaşılır. Sadece Batılı zihinlerde varolan bir vehimi kullanarak, İran diplomasisi, 1979’dan beri kendisiyle bütün ilişkilerini koparmış olan Batı’yla arasında bundan sonra da istediği zaman kullanabileceği bir diplomatik kanal oluşturdu.
Bölgedeki en yakın müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan ile ABD’nin arasını açmayı da başararak...
En baştaki soruyu buraya taşıyayım: İran ‘geçici’ damgalı bu anlaşmayla yetinecek mi, yoksa bunu fırsat bilip normalleşme yolunda başka adımlar da atacak mı?
Lübnan’da çatışmaların bitmesi, Suriye’de iç-savaşın sona erdirilmesi, Irak’a istikrar gelmesi için kendisini devrede tutabilir İran ve daha önce dünya sistemine meydan okuyarak elde etmeye çalıştığı stratejik değeri bu defa çok farklı bir çizgi tutturarak kazanma yoluna girebilir. ‘Nükleer İran’ görüntüsünden daha etkili bir ülkeye dönüşebilir ‘nükleerden vazgeçmiş’ görüntülü İran...
Diplomasi bunu başardı İran’da; bakalım İran’ın iç politikası dengeleri bozmayı mı, keyfini çıkarmayı mı tercih edecek?