Geçtiğimiz hafta Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki hareketlilik dikkat çekti. Avrupa Birliği, MED-9 aracılığıyla Akdeniz bölgesindeki etkisini artırmayı ve olası riskleri önceden karşılamayı hedefliyor.
MED-9, Avrupa Birliği'ne üye 9 Akdeniz ülkesinin (Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan, Portekiz, Malta, Hırvatistan, Slovenya ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) oluşturduğu bir grup olup, 11. toplantısını geçen hafta Baf şehrinde gerçekleştirdi.
Toplantının ana gündem maddeleri, Akdeniz bölgesindeki sorunlar, özellikle Orta Doğu'daki krizler, göç ve iklim değişikliği oldu. Ayrıca, bu ülkelerin Avrupa Birliği'nin yeni stratejik gündemi çerçevesinde bölgedeki rolü ve iş birliğini nasıl güçlendirecekleri tartışıldı.
Orta Doğu'daki gelişmeler, özellikle İsrail-Hamas çatışması ve bölgedeki artan tansiyon, toplantının en önemli konuları arasındaydı. Ülkeler, Avrupa Birliği'nin bu krizlerde daha etkin bir rol oynaması gerektiğini vurguladı. Göç yönetimi ve Akdeniz'e gelen göçmen akışını kontrol etme konuları da gündemdeydi. Üye ülkeler arasında iş birliğinin güçlendirilmesi, sınır güvenliğinin artırılması ve göçmen geri gönderme süreçlerinin hızlandırılması ele alındı.
Toplantının en dikkat çekici konularından biri de, Akdeniz'deki hidrokarbon yataklarıydı. Avrupa'nın stratejik bağımsızlığını artırma ve enerji kaynakları konusunda iş birliğini güçlendirme hedefleri ön plana çıktı.
Özel toplantılar da dikkat çekti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Ürdün Kralı II. Abdullah ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis, göçmen akışlarındaki artışı ve özellikle Suriye merkezli mülteci sorununu ele aldıkları dörtlü bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmede, Suriye'deki durumun daha büyük bir mülteci dalgasına yol açabileceği üzerinde duruldu.
7 Ekim sonrasında Gazze ve Lübnan'da yaşanan çatışmanın Suriye'ye yayılma ihtimali, AB'nin bu konuda hazırlıklı olma çabalarının bir parçası olarak dikkat çekti. Bu durum, Suriye ve özellikle İran üzerindeki baskıyı artırıyor ve bölgedeki ateşin genişleme potansiyeli artıyor.
Ankara-Tahran ilişkilerini sadece dost-düşman yahut Şii-Sünni gibi tanımlamalarla okumak yanıltıcı olabilir. Bölgedeki gelişmeler (sahadaki etkisini azaltması sebebiyle) İran'ın aleyhine işlemeye devam ederken, İran'da yaşanabilecek iç karışıklıklar Türkiye'yi olumsuz etkileyecektir.
Son olarak, Doğu Akdeniz'de ABD, AB, Çin ve Rusya gibi büyük aktörlerin mücadelesi sürerken, Ankara'nın iç cepheyi güçlendirme ve bölgedeki Kürt nüfusu koruma adımları oldukça stratejik bir hamle olarak öne çıkıyor.