Siz kimsiniz Allah aşkına?
Tehdit sizde, şantaj sizde, hainlik sizde, kara para aklama sizde, terör sizde, takiyye sizde, ajanlık sizde, İsrail sevgisi sizde, Türkiye düşmanlığı yine sizde, menfaat sizde, utanmazlık sizde, arsızlık sizde.
Olmayan tek bir şey var o da akıl...
Hadi Türkiye’de şantajla, tehditle, kasetle ya da her ne ile korkutuyorsanız, birilerine diz çöktürmüş, istediğinizi yaptırmış ve yaptırmaya devam ediyorsunuz.
Anladık köşeye sıkıştınız, hakkınızda dava üstüne dava açılıyor, savcılar ceza üstüne ceza istiyor.
Geç ama doğru bir karar.
Da.
Dünyanın en ünlü hukuk firmalarından birini tehdit etmek de ne demek?
Siz Amerika’yı, rafineri ihalesini ondan alıp buna verdiğiniz Uganda mı sandınız?
Belli ki sanmışsınız.
Üzüldük mü?
Bilakis sevindik.
Bu sayede dünyanın en önemli hukuk firmalarından Amsterdam&LLC hukuk firmasının sahibi Robert Amsterdam’ı da Today’s Zaman aracılığıyla tehdit ettiğinizi öğrendik.
Adam çıktı kameraların karşısına, tüm dünyaya “FETÖ beni tehdit ettiği için bu basın açıklamasını düzenledim” dedi.
Bununla da kalmadı. Yine tüm dünyaya sizin “kara para akladığınızı, şantaj yaptığınızı, vergi kaçırdığınızı” söyledi, hakkınızda Amerikan Federal Araştırma Bürosu’nun (FBI) soruşturma yürüttüğünü duyurdu.
Korkmayın titreyin, çünkü bu adam sizi titretecek...
Kayyuma bayraklı direniş
Hatırlar mısınız bilmem?
Kaçak gecekondularını mahkeme kararıyla yıkmaya gelen polislere Atatürk posterleriyle, Türk bayraklarıyla direnirlerdi. Kaçak yapıya bayrak asarlarsa, Atatürk resmi koyarlarsa evleri yıkılmaz sanırlardı. Hadi onlar garibanlardı, yapacak bir şeyleri yoktu.
Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz?
Kayyum kararı tebliğ edilmesin diye canlı kalkanlarla yetinmemiş bir de binaya bayrak asmışsınız.
Zekânız bu kadar mı? Küfür ve bedduayla yanmış beyin hücreleriniz işlevselliğini mi yitirdi?
Bakın savcılık ne diyor.
Şirketin kayıt defterinde sahtecilik yapmışsınız, hileli muhasebe işlemi düzenleyip, paralel muhasebe kaydı gerçekleştirmişsiniz, gerçek üretim miktarını gizlemişsiniz, topladığınız himmet altınlarını paravan şirket üzerinden aktarmışsınız, terör örgütüne finansal kaynak sağlamışsınız, bir de utanmadan iddia edilen bu suçlara Türk Bayrağını alet ediyorsunuz.
İsrail bayrağı assaydınız belki daha etkili olabilirdi.
Sevdiğiniz ülkenin yardımınıza koşmasını beklerdiniz en azından.
‘Şükür’ sana
Bankaya el konulma ihtimalini anlayınca “canlı kalkan” yapılan o saf insanlara “bir kuruşunuz olsa da yatırın bankaya” dediniz. O saflar yatırdı. Sen de yatırılan o paralardan 5 milyon küsur paranı çektin.
Göründüğün gibi değilmişsin.
Kurnaz olduğun yaptığın hamleden anlaşılıyor.
“Paramı istediğim yere yatırır, çekerim” de ne demek?
Sen kurnazsın da paralarını topladıklarını keriz yerine koyma bari.
‘Bir’ rektör, 4 protesto
Ali Atıf Bir’e “paralel rektör” deniyor ya. Paraleller ayaklanmalı. “Bize bu kadar da hakaret etmeyin” demeli.
Paralel, maralel değil Ali Atıf Bir.
Bildiğin, “Düğün evinin defçisi, ölü evinin yasçısı.”
İçine girdiği kabın şeklini alabilecek akışkanlıkta olduğunu hamlelerinden anlıyoruz.
Doğan medyasında çalıştığında “Başörtüsü düşmanı” paralel evrende çalıştığında “Darbe destekçisi” olur, oldu da zaten.
Bu kalibredeki adama ne yapılırsa onu yaptı Profesör Burhanettin Duran, Profesör Medaim Yanık ve Doçent Fahrettin Altun. “Bu adamın yönettiği üniversitede çalışılmaz” deyip istifa ettiler.
4. protesto da Şehir Üniversitesi öğrencilerinden geldi. Onların istifa şansı yok ama karınca misali taraflarını belli ettiler. O da yeter.