Hapse girdiğimde çok sevdiğim bir ağabeyim, ismi lazım değil, “ABD Hakan’ı başbakanlığa hazırlıyor” demişti.
Şimdi de, yine çok sevdiğim bir ağabeyim, Mehmet Bekaroğlu, beni NATO askeri ilan etti.
Sebep?
Suriye Devrimi’nden yana tavır alışım.
Türkiye’ye ait bir savaş uçağının Suriye devleti tarafından düşürülmesini bile müdahale sebebi saymayan NATO istediği kadar “Suriye’ye müdahale etmeyeceğiz” desin, NATO lideri ABD de istediği kadar “Suriye Devrimi’nin İslamcılaşması”ndan şikâyet etsin, hakperestlikten yeteri kadar nasiplenemeyen bir kısım zevat, Suriye Devrimi’ni savunmayı NATO’culuk / Amerikancılık gibi görmeye yahut göstermeye devam edebiliyor.
Ve içimi-dışımı bilen eski yoldaşım Mehmet Bekaroğlu dahî bana “NATO askeri” diyebildikten sonra, Hamaney’in Türkiye’deki milislerinin ve de Kaideci çevrelerin -tıpkı ulusalcı Kemalistler gibi- “ABD-İsrail uşağı Hakan Albayrak” demeleri gayet normal tabii.
***
Övünmek gibi olmasın, fakat Siyonist İşgal Rejimi bana 1 Haziran 2010 tarihi itibarı ile “İsrail”e giriş yasağı koydu.
Amerika Birleşik Devletleri hükümeti de -tam da Suriye Devrimi sürecinde- ABD topraklarına ayak basmamı yasaklamış bulunuyor.
Ankara’daki elçilikten telefon açıp resmen bildirdiler.
Göğsüme şeref madalyası takılmış gibi hissettim.
Hakkımda ileri geri konuşan kardeşlerim, hey!
Sizin de var mı böyle bir madalyanız?
***
Misilleme hakkımı kullanarak “Sizi gidi Rusya askerleri, Çin askerleri!” diyebilirim.
İsrail ve ABD’nin Suriye Devrimi’nde komutayı ele geçiren İslamcı gruplardan duyduğu rahatsızlığı hatırlatarak “Nusret Cephesi ve İhvan’a gösterdiğiniz tepkiye bakılırsa İsrail ve ABD ajanısınız” da diyebilirim.
Afganistan ve Irak’ın ABD tarafından işgaline ses çıkarmayan, ikrardan gelen bir sükutla destekleyen, hatta ABD ordusuna direndiği için Mukteda Sadr’ı bir ara ‘tedavülden kaldıran’ Hamaney rejiminin ABD’ye çalıştığını, dolayısıyla Hamaney taraftarlarının ABD askeri olduğunu da ileri sürebilirim.
Fakat, “Aramızdaki hükmü Allah versin” demekle yetiniyorum.