Cumhurbaşkanı Abdullah Gül BM Genel Kurulu’na seslenirken, yeniden Dağlık Karabağ meselesini gündeme taşıdı.Öncelikle onu tekrar söylemek isterim ki, Azerbaycan topraklarının işgal edilmesini her fırsatta kınayan ve bu durumun düzeltilmesi için çaba harcamakla, Azerbaycan’a istisnasız destek veren, tek devlet Türkiye’dir.Türkiye’nin kendisine has sıkıntılarına rağmen ,bu durumu değerlendirmesi oldukça takdire şayendir. Bu durum özellikle Rusya ve Ermenistan için her zaman gıcık menbası olmuştur.
Gürcistan Cumhurbaşkanı Mikail Saakaşvili’nin, BM’ de Dağlık Karabağ sorunu üzerine esas olarak Rusya’yı hedef alması ise, bir çoklarının bilip dile getirmedigi hakikatı ortaya sunmuş oldu.Saakaşvili, Güney Kafkasya’nın kaderinde hep sorunların yetiştirilmesinde Rusya’nın aktiv rolünü ,her fırsatta dile getirmektedir.Gürcüstan’daki kendine yönelik itibarsızlaştırma propagandalarının da ,tek adresinin Rusya olduguna inanmaktadır.
Elbette, Rusya’nın ta Çarlık Rusyası’ndan beri diktigi çatışma bölgelerindeki fidanlıkların, günü geldiginde işleme koydugu kimseye sır degildir.Bu huyu ile, İngilizlere çok benziyor.Lakin ve amma ,Rusya ile çatışarak degil ,ortak payide üzerinden konuşmanın dogruluk payı gittikce artmaktadır.
Rusya Kafkasya’nın kaderinin kendisine baglı olarak şekillenmesini istemekte kendince ,haklı olabilir. Lakin, üslubunun ve taktiklerinin haklılık payını görmemiz mümkün degildir.
Bu durumda en önemli kalkan Türkiye’nin duruşudur.Türkiyenin içeriden ve dışarıdan itibarını zedelemeye dönük planları ise, her ne kadar da hedefine varmasa bile, ciddi düşünülmesi gereken bir vaakadır.Burada basit sokak olaylarının, dünyanın bir numaralı hadisesi gibi sunulması ,demokratik dünyanın samimi duruşu olmadıgı aşıkardır.
BM genel kuruluna seslenen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, aslında herkese mesaj vermiş oldu. Özellikle, sorunlu bölgelerdeki meselelerin çözümsüzlüge yuvarlatılmasında ısrarlı bilinenler için.
Bir taraftan Rusya, o biri taraftan İran, diger yandan ise Batı dünyasının menfaetleri nedeniyle, Güney Kafkasya, özellikle Azerbaycan ve Gürcistan’ın suveren haklarının, kendi iradesiyle çözülmesine sıcak bakılmamaktadır.
Azerbaycan’dan veya Gürcistan’dan, toprak bütünlügünün berpası için barışcıl yol netice vermesse, silah yoluyla bu sorunlar çözülmeli ,ifadelerini kullanan istenilen siyasi firge veya parti, Batı’nın tepkisini almaktadır.
Bu ülkelerdeki en milliyyetçi zeminde bulunan muhalifler bile, artık savaş kelimesini agzına almakta tereddüt ediyor. “Batı, bizi savaş yanlısı olarak algılamasın,” diyor.
Düşünebiliyor musunuz ,bir halk kendi hak ve özgürlüklerinin yol ve uslubunu bile, birilerinden izinle yapabilecegini idrak ediyor ve bu durumla anlaşmak zorunlugu hissediyor.
Onun üçün tek yol, Türkiye’nin bölgede ve dünyadaki gücünün artmasından geçmektedir, tezimi hep savunmaktayım. Cünki, sadece Türkiye güçlenirse, bu durumda daha sert ve samimi olarak net tavrını ortaya koymaktan çekinmeyecektir.
BM Genel Kurulu’na sesleniş metninde, Daglık Karabağ’ı yeniden ve israrla gündeme taşımakla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeniden Türkiye gerçegini birilerine hatırlatmış oldu.
Güney Kafkasya’nın istikrarının tek anahtarı, Daglık Karabağ meselesinin adil şözümüdür..Adil çözüm demek, Azerbaycan topraklarının işgalden azad edilmesi demektir.
Lakin, Rusya’nın tutumu çok önemlidir. Rusya korkulacak kadar kudretli devlet olmadığı gibi, hafife alınacak kadar ise ehemiyyetsiz de degil.Özellikle Kafkaslar ve Orta Asya’daki avantajlarını dikkata alarak, tutum sergilemekte fayda vardır.
Türkiye ister Kafkasya’nın, isterse de Orta Asya’nın gözünün diktigi ve beklentileri oldugu tek devletdir.Bunu dışarıdan görmek kolaydır.
Meselenin acı tarafı ise, maalesef içeriden bir takım güçlerin bu gerçegi yumuşak söylersem, görememesinde bir az sert söylersem ise, görüp önünü kesmede birilerine destek vermesidir.