Ülkenin oldukça zor şartlarında siyaset yapmış olan, millete hizmet hayatının zirvesi olan Cumhurbaşkanlığı seçim süreci oldukça sancılı geçen bir isim 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül. Anadolu’da iman ehli bir torna ustasının evladı, samimi, mücadeleci, geleneğine bağlı olmakla birlikte yeniliklere açık vatansever bir Anadolu evladı Abdullah Gül.
1991 seçimlerinde siyasete giren Abdullah Gül, İslam Bankasında da direktörlük yaptıktan sonra rahmetli Erbakan’ın partisinde önemli görevler üstlenmiş, üstad Necip Fazıl Kısakürek’in rahle-i tedrisatından geçmiş bir siyasetçi.
Fazilet Partisi’nin lideri Erbakan’ın yasaklı olmasıyla liderliği emaneten devralan Recai Kutan’ın kongrede karşısına çıkan Gül önemli oranda oy alarak Türkiye siyasetinde ileriki dönemlerde önemli görevler alacağının sinyalini verdi. Daha sonrasında da zaten başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Bülent Arınç, Abdullatif Şener, Mehmet Ali Şahin gibi isimlerle birlikte Milli Görüş’ten ayrılarak AK Parti’yi kurdular. Yeni Kurulan partide iki numaralı isimdi Gül. 2002 erken genel seçimlerinde AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması hasebiyle 58. Hükümeti kurma görevi dönemin Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Gül’e verildi. Gül, 5 ay kadar başbakanlık yaptıktan sonra, siyasi yasağı kalkan ve Siirt’te yapılan seçimle milletvekili olan genel başkanı, yol ve dava arkadaşı Erdoğan’a görevi teslim etti. Daha sonra kurulan 59. Erdoğan hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.
367 Garabeti
Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı görev süresinin dolmasının ardından Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı adayını “Kardeşim Abdullah Gül” diye takdim etti. Bundan sonra oldukça sancılı geçecek olan sürecin adayını Kayseri müthiş bir sevinçle karşılarken Türkiye de alkış tuttu. En ideal isim olarak halktan onay alan bu tercih bu günlerde Erdoğan karşıtlıkları nedeniyle partiyi bölmek amaçlı yanında duruyor görünenler tarafından 367 garabetiyle karşı karşıya bırakılmıştı. AK Parti hükümetini bölmek ve zayıflatmak amaçlı çıkılan samimi olmayan bu sahiplenmenin altını daha önceki yazılarımda da özellikle vurgulamıştım. Hali hazırda bu suni sahiplenme ne halkımızı ne de Sayın Gül’ü bu güne kadar inandıramadı. Siyasi tarihimizin utanç sayfaları arasında yerini alan ve Özal, Demirel, Sezer için uygulanmayan 367 krizi Gül için devreye sokulmuştu. CHP’nin siyasi usantısı olduğu “derin yapının” ortaya attığı ve maalesef Anayasa Mahkemesi tarafından da doğrulanan bu garabet halka gidilerek aşılabildi. Seçmen 30 Mart ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de olduğu gibi tepkisini ortaya koydu ve bu krizi sadığa yansıttığı iradesiyle çözdü. AK Parti Kayseri’de yüzde 65, Türkiye genelinde ise yüzde 46 aldı. Cumhur, Gül’ü 2007 Ağustos ayında köşke çıkardı. Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı Gül 7 yıl millete hizmetinden sonra görevi seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a teslim etti. 1991 yılından buyana başlayan siyasi hayatında ne hemşerilerinin ne de kendisine ehliyet vermiş ülke insanının başını öne eğecek bir davranışı olmadı. Birilerinin üstün çabalarına rağmen görevi devrederken partisiyle ters düşecek bir açıklamada bulunmadı. Cumhurbaşkanlığı çatı adaylığı için kendisine gelen teklifi “bir partiden iki aday olmaz” diyerek üst seviyede bir açıklamayla geri çevirdi.
Haydi Kayseri
Kayseri’nin evladı olan Abdullah Gül, görevini devrettikten sonra ilk ziyaretini doğal olarak Kayseri’ye yapıyor. Bu ziyaret görüyoruz ki bir takım çevreler tarafından suiistimal edilerek farklı boyutlara taşınmaya çalışılıyor. Olağan bir ziyareti abartarak kendilerince bir mesaj vermenin gayreti içerisine düşmüş görünüyorlar. Bu tür yolları çok defa deneyip hayal kırıklıklarına uğramalarına rağmen bir türlü güreşe doymuyorlar. Performansları üst seviyede maaşallah. Sayın Gül’e bir takım proğram uygulanacak. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla kahvaltıda, işadamlarıyla akşam yemeğinde bir araya gelecek Sayın Gül. Şunu belirtmek gerekir ki Kayseri bu güne kadar hep doğru yerde durdu ve kazandı. 17 ve 25 Aralık derin operasyonu bu ülke için bir tuzaktı. Kayseri belki bu süreçte zayıf davranmış olabilir ancak bundan sonraki süreçte eksiklerini tamir ederek doğru yerde duracağını düşünüyorum. Ülkeyi tuzağın içerisine çekmek isteyenlere inat bu duruşu göstermekten başka da çaremiz olmasa gerek. Umarım bu süreçten kazanan tüm ülke ve Kayseri olacaktır. Ülke kazandı sıra Kayseri de. Haydi Kayseri…