Musevi aydınları, siyonizmi 19. yüzyıl Avrupası'nda gitgide artan antsemitizme (Yahudi düşmanlığı) karşı bir ilaç olarak tanımlıyorlardı. Katliamdan ve zulümden Yahudileri kurtarmak amaçlı bir kuruluş, bir tür hayır kurumu olarak sunuluyordu siyonizm.
Siyonizmi dünyanın gündemine oturtan Macar asıllı Thedor Herzl Yahudilerin "korkak, yalancı, paradan başka bir şey düşünmeyen, ilkesiz sinsi yaratıklar olduğunu içselleştirmişti. Madem bütün Avrupa böyle diyordu, o zaman bunda bir gerçeklik payı olmalıydı." (Dr Emma C. MurphySiyonizm ve Filistin Sorunu) Ancak Herzl 19. yüzyılın başlarında Almanya ve Avusturya'yı kasıp kavuran Musevi düşmanlığından da kendini soyutlayamamıştı. Herzl, Yahudi düşmanlığını ortadan kaldırmak için Musevilerin kendi devletlerini kurması gerektiğini açıkladı. Ve 1895'te Der Judenstat (Yahudi Devleti) adlı kitabında Herzl, Batılı devlerden destek istedi Yahudi devletinin kurulması için. "Biz örnek bir devlet kuracak kadar güçlüyüz. Dünya üzerinde herhangi bir yerde bize egemenlik verin; gerisine karışmayın!"
Derken 27 Ağustos 1897'de İsviçre'nin Basel kentinde I. Siyonist Kongresi şu yeminle başladı ve onunla bitti: "Ey Kudüs, eğer seni unutursam sağ elim bileğimden kopsun!" Toplantının sonunda Herzl hatıra defterine şu notu düştü: "Basel'de Yahudi devletini kurdum. Eğer bugün bunu açıklarsam herkes benimle alay eder. Oysa belki beş ama kesinlikle 50 yıl içinde herkes bu gerçeği görecektir!"
Herzl, Yahudilerin Filistin'e yerleşmesi ve orada bağımsız bir devlet kurmasını sağlamak amacıyla Avrupalı devletlere başvurdu; en büyük desteğiyse İngiltere'den gördü. İngilizler, yeni kurulacak Yahudi devletinin üzerinden bütün Ortadoğu'ya egemen olmak istiyordu.
Filistin Osmanlı toprağıydı. Bu nedenle Herzl arabulucular kullanarak Abdülhamid Han'a ulaşmaya çalıştı. Ve şu sinsi talep padişaha iletildi: "Kutsal Kudüs ve Filistin'e salt ziyaret amacıyla girmemize ve orada çok küçük bir yerleşim birimi kurmamıza izin veriniz." Herzl bu isteği kabul edilirse Osmanlı Devletinin bütün dış borçlarının ödeneceğini bildirmişti. Osmanlı borçları 1865-1873 yılları arasında 19 milyon liraya ulaşmıştı; devletin geliriyse yılda 16 milyon liraydı. Herzl, Abdülhamid Han'a şöyle bir öneriyle geldi: "Toplamı 33 milyon İngiliz altınına ulaşan borçların tümünü ödemek; 35 milyon altın faizsiz uzun vadeli borç vermek; 120 milyon altın franga çıkacak yepyeni bir Osmanlı deniz filosu kurmak." Abdülhamid Han bu altın tepside sunulan teklifi sonuna kadar dinledi. Ayağa kalktı, teklifi geri çevirmekle kalmayıp Herzl'i de huzurundan kovdu! Padişahın Herzl ve yanındakilere söylediği son söz günümüzde son derece anlam kazanmıştır:
"Filistin'de dindaşlarımızın ölüm fermanını imzalayamam!"