Bugün Sultan Abdülhamid Han’ın vefatının 102. sene-i devriyesi. Ama ne garip bir tecellidir ki bu muhteşem sultanın sağlığında peşini bırakmayan haksızlıklar aynen devam ediyor. Düşünebiliyor musunuz; Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kötü gidişi durdurmuş; eğitim, sağlık, ulaşım ve sanayi başta olmak üzere hemen her alanda büyük bir kalkınma hamlesi başlatmış olan bir kahraman; vefat yıldönümünde, odasına fotoğrafını asan bir bürokrata “vatan haini” muamelesi yapılarak yâd ediliyor!
İşin daha da garibi “Müslüman mahallesinde demirleyenler”den bile “Toprak kaybetti” gibi düşmanı aratmayan sözler sadır oluyor.
“Abdülhamid vatan toprağı kaybetti” demek İttihatçı papağanlığıdır.
Sultan Abdülaziz Han’ı iğrenç emelleri uğruna hunharca katleden Mithat Paşa ve darbeci takımı, kukla gibi kullanmak üzere tahta oturttukları V. Murat Han’ı 93 günde delirterek II. Abdülhamid Han’ı getirdiler ve özellikle ilk 1,5 yıl hiçbir şeye karıştırmadılar. Sadrazam Mithat Paşa; devleti, onları o makama getiren İngilizlerin suflesi ile yönetti. İlk iş olarak Mısır’a dış borç yetkisi vererek, bu en stratejik vatan parçasının İngilizlerin eline geçmesinin yolunu açtı. İngiliz patronlarının çok önemli ikinci isteğini de, Abdülhamid Han’ın bütün itirazlarına rağmen devleti Ruslarla “93 Harbi” diye bilinen savaşa sokarak yerine getirdi. Bir milyondan fazla Türk, yüzbinlerce kadın ve çocuk can verdi. “Abdülhamid toprak verdi” diyen müfteriler, Rusları yine Abdülhamid Han’ın durdurduğunu biliyorlar mı acaba?
Zorla girdiği bu savaşta Balkanlar’ın ve Kafkasya’nın kaybedilmesine sebep olan Mithat Paşa, İngiliz patronlarının verdiği taktikle; utanmadan bu neticeden de Abdülhamid Han’ı sorumlu tutmuştu. Oysa kendisi sadece vatan toprağı kaybetmekle kalmamış, 1,5 yıllık ilk devr-i iktidarında İngilizlerin tavsiyesiyle devletin bütün kritik noktalarına masonları yerleştirerek, İngilizlere çalışan bir “paralel devlet” kurmuştur.
İFTİRALAR AYNEN DEVAM EDİYOR
Abdülhamid Han hakkındaki ağır iftiralar, son yıllardaki yoğun iade-i itibar çabalarına rağmen aynen devam ediyor. Özellikle CHP diktatörlüğü döneminde Osmanlı ve hanedana karşı uygulanan genel düşmanlığın ötesinde “özel bir kan davası” yürütülmüştür. Asıl kaynağı “Haçlı-Siyonist İttifakı” olan ve CHP’nin tek parti döneminde her yolla yayılan bu mikrop hâlâ etkisini sürdürmektedir. Çünkü bu büyük hakan onları çok kızdırmıştı.
Çünkü Abdülhamid Han, onların neredeyse asırlardır uyguladığı “Böl, parçala, yut” planını farketmiş ve engellemişti. Bu çerçevede İngilizleri en fazla öfkelendiren adımı, Hilafet müessesesini ihya ederek, Hindistan ve Mısır gibi sömürge coğrafyasındaki Müslümanları şuurlandırma çabalarıydı. İngilizler, Abdülhamid Han’ın bu faaliyetlerini; mason Cemaleddin Efgani ve talebesi Abduh üzerinden yürüttükleri “ümmet birliği” söylemleriyle engellemeye çalıştılar.
En saçma olan ise “Hafiye ordusu kurdu” suçlamasıdır. İngiliz ve Yahudiler başta olmak üzere bütün dünyanın istihbarat orduları ile üzerine çullandığı bir padişahın, istihbarat teşkilatı kurmasından daha doğal ne olabilir? Unutmayın ki Türkiye son yıllarda gerçekten “millî” bir istihbarat teşkilatı kurduktan sonra içerideki ve dışarıdaki hıyanet oyunlarını bozabilmiştir. Ayrıca Abdülhamid Han’a “İstibdat merkezi kurdu” diye ateş püsküren İttihatçılar, 1912’den sonra asıl hafiye örgütlerini vatanı korumak için değil, kendi darbe iktidarlarını korumak için kurmuşlardır.
Abdülhamid Han’ın, İslam coğrafyasını demiryolu ağlarıyla İstanbul’a bağlamak gibi icraatlara ilaveten, Haçlı-Siyonist İttifakını öfkeden kudurtan asıl suçu(!) ise 1897 yılında toplanan 1. Siyonist Kongresi’nde alınan “İsrail devleti kurulması” kararı sonrasında, “Filistin’i para karşılığı bize satın” diyen gazeteci Theodor Herzl’i huzurdan kovulmasıdır.
Bugün tekrar ısıtılıp önümüze getirilen “Yüzyılın Barış Planı” isimli ihanet belgesi, 111 yıl önce Abdülhamid Han’ı tahttan indiren Theodor Herlz planının güncellenmiş halidir. O dönemde Siyonist şebeke bu hedefine maalesef içimizden devşirdikleri “Jön Türk” mankurtları üzerinden ulaştı. Bugün özellikle medyada devam eden Abdülhamid Han düşmanlığı da üstadları Herzl’in o dönemde ektiği husumet tohumlarının eseridir.
Makamın âli, gönlün müsterih olsun ulu hakan, artık çukurların çamurları üzerinize yapışmıyor…