ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Ankara’da Büyükelçilik yapmış tecrübeli bir diplomat. Özel Temsilcilik görevine atanmadan önce savunduğu düşünceler Türkiye’nin tezlerine oldukça yakındı. Washington terör örgütü YPG’yi meşrulaştırmaya çalışırken YPG ile PKK arasındaki ilişkiyi açıkça vurgulayan bir isimdi. Göreve geldikten sonra daha resmi bir pozisyona çekildi. Terör örgütü ile ilgili daha önce söylediklerinin tersi ifadeler kullanmaya başladı.
Jeffrey bu akşam Ankara’ya gelecek. Türkiye’ye gelmeden önce Suriye’deki çözüm çabalarına ilişkin ilginç açıklamalar yaptı. Türkiye, Rusya ve İran’ın rol oynadığı Soçi/Astana girişimi için “tuhaf” nitelemesini kullandı, Suriye’de anayasa komitesinin oluşturulamadığını belirterek “Astana sürecinin fişini çekelim” ifadesini kullandı.
Peki, tüm bu sözler ne anlama geliyor? ABD Suriye’de ne yapmaya çalışıyor?
Ankara’nın bu gelişmeleri nasıl okuduğunu özetleyerek aktarayım:
Soçi/Astana süreci Suriye’de çatışmasızlık bölgelerini hayata geçirerek daha fazla sivilin hayatını kaybetmesini engelleyen, özellikle İdlib’in statüsünü garanti altına alan bir işlev gördü. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus lider Putin’in işbirliği mayınlı bir sahada çatışmasızlık sürecinin başarıyla bugünlere gelmesinde etkili oldu. Soçi/Astana sürecinin devamında İstanbul’da Türk, Rus, Alman ve Fransız liderlerin bir araya gelmesiyle dörtlü Suriye zirvesi yapıldı. Şimdi bu zirvenin ikincisi için diplomatik görüşmeler yapılıyor.
Hem Soçi/Astana sürecinde hem de dörtlü zirvede ABD’nin kareye girememesi, yani devre dışı kalması Washington’da tartışma konusu olmuştu. Suriye’de halının ayaklarının altından çekildiğini gören ABD inisiyatifi eline almak ve Suriye’nin kuzeyindeki varlığını korumak için yeni bir oyun planı geliştirdi.
Bir yandan Cenevre sürecine ağırlık verirken diğer yandan da İstanbul zirvesinin dışında yedi ülkeden oluşan “Küçük grup” oluşturmaya çalıştı. Türkiye ile Münbiç müzakerelerine başlarken, terör örgütü YPG’yi PKK’dan ayrıştırma planını devreye soktu. YPG’ye silah desteğini sürdürüp PKK kadrosundan üç ismin başına ödül koydu.
Birbiriyle çelişir gibi görünen bu hamlelerle aslında iki şeyi amaçlıyor:
Bir. Suriye’deki barış görüşmelerini tekrar Cenevre hattına oturtarak süreci kontrol altında tutmak. “Küçük grup” girişimi de bunun bir parçası.
İki. Terör örgütü YPG’yi de belki de yeni bir isim değişikliğiyle, sözümona PKK’dan ayrışmış, terörden uzaklaşmış bir yapı olarak Cenevre’de masaya oturtmak.
Bakın burası önemli..
Diplomasi kulislerine göre ABD Münbiç ve Rakka’yı da YPG’ye meşruiyet sağlamak için pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Yani aslında Arap şehirleri olan Münbiç ve Rakka’dan YPG çıkarılacak, bunun karşılığında anayasa komitesinin hazırlayacağı metinde Fırat’ın doğusunda terör örgütüne anayasal hak verilecek.
ABD bu planını hayata geçirebilir mi?
Belki de en başından beri bunu hedefliyorlar. Ancak Ankara’nın tutumu açık: Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmaya devam edecek. Önceki hafta yapılan MGK toplantısında vurgulanan kararlılığı muhatapların iyi okuması gerekiyor.