ABD'nin, Yunanistan'ı Dedeağaç'tan başlayan ve Ege Adaları boyunca devam eden bir ateş çizelgesinde silahlandırdığı, mühimmat yığdığı, teçhizat donattığı saklı olmayan bir gerçek... Üstelik ABD bunu Yunanistan ile 1990 yılında yaptığı ikili anlaşmayla gerekçelendiriyor. Bu anlaşmayla aslında, Yunanistan tüm askeri üslerini ABD kullanımına da açık hale getirebiliyor. Yunanistan'da ABD'ye ait 9 askeri üs bulunduğu bilinen bir başka gerçek. Karşılıklı İşbirliği Anlaşmasına göre; her iki ülke birbirini; güvenlik, egemenlik, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü, silahlı saldırı veya saldırı tehdidi eylemlerine karşı koruma sözünü veriyor. İşin garip yanı saldırı tehdidi altında olan her zaman Yunanistan olduğu için, ABD her zaman onun yanında hatta yerinde yer alıyor...
Peki, Yunanistan kimin saldırı tehdidi altında?
Türkiye'nin mi, yoksa Rusya'nın mı?
Yunanistan'ın kendisiyle sınırı bile olmayan Rusya ile ne işi olabilir diyenlerin, bunun aslında maskeli bir savaş oyunu olduğunu görmesi gerekiyor. Yüzüne Yunanistan maskesi takan ABD, hem son 20 yılda kontrolü dışına çıkan Türkiye'ye aba altından sopa gösteriyor, hem de uzun yıllar Rusya'ya karşı kullanışlı bir sed olarak gördüğü Türkiye'nin, kendi eksenini tahkim edecek etkin dış politikası karşısında kendisine yeni setler arıyor. Bu yeni set Yunanistan'dır... Kontrol edemediği Türkiye'ye ve ezeli rakibi Rusya'ya karşı, Yunan maskesini takarak Akdeniz'de adeta aşık atıyor...
Çoktan beridir Ortadoğu'daki terör örgütleri üzerinden kullanmakta olduğumuz ''vekalet savaşları' kavramına, böylece yeni bir dokunuşla, ''vekalet ülke' tanımını ekleniyor.
Geçen gün İrlanda-Dublin'de gerçekleşen Avrupa Parlamento Başkanları Zirvesi'nde, Yunan temsilci Annita Demetriou'nun ''Türkiye'nin Kıbrıs'ta, Azerbaycan'ın ise Karabağ'da işgalci olduğunu" iddia etmesi bile, Yunanistan'ın ABD'nin borazanlığını üstlenmesiyle ilgiliydi. Gerçi TBMM Başkanı Prof. Numan Kurtulmuş kendisine haddini bildirmişti. Kurtulmuş, öncelikle Azerbaycan hakkında cevabını verdi, 'Ermenistan'ın Karabağ'ı 33 yıl süren işgalinin karşısında Azerbaycan'ın kendi topraklarını kurtarma konusunda gösterdiği hassasiyeti Türkiye olarak anlıyor, takdir ediyor ve sonuna kadar destekliyoruz' dedi... Kıbrıs konusunda da gerçekleri tüm Avrupa Parlamento Başkanlarının yüzüne vurdu: ' Kıbrıs'taki işgalci Türkiye değil, 1960'ta kurulmuş yasal Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ortadan kaldıran, Cumhuriyet'i işgal eden Rum tarafının işgalidir. Enosis yanlısı olan grupların Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmasına tabii ki Türkiye, garantör bir ülke olarak seyirci kalamazdı ve seyirci kalmadı ' dedi...
Yunan temsilcinin sorusunda da gayet aşikar şekilde okunan şey, Türkiye ve Azerbaycan'ın yan yana zikredilmesidir... Bunun karşısında, zikredilmeyen (maskeli) birliktelik ise kuşkusuz Yunanistan ile Ermenistan yanyanalığıdır...
Çok garip, çok şaşırtıcı değil bu yandaşlık!
Dün Osmanlının düşmanları olanlar, bugün Türkiye'nin düşmanlarıdır... ABD, işte bu eski ezberden faydalanıyor...
Türkiye'nin bozmak istediği de tam olarak budur... Bu yüzden, Yunanistan'ın okyanuslar ötesindeki ABD'ye sırtını yaslamaktansa, Türkiye ile dostane ilişkiler içinde Türkiye ile kazançlı işbirliğine yönelmesini teklif ediyor. Türkiye Ermenistan'a da aynı barış çağrısını yapmadı mı? Ermeni diasporasından, tuzu kuru ve kapitali yüksek Ermeni lobilerinden çıkacak kararlarla değil de kendi ihtiyaçlarından, kendi hayati gerçeklerinden çıkacak bir politikaya sarılmaları daha gerçekçi olmaz mıydı? Barış, anlaşma, kalkınma, kazanç, ticaret varken, hem Yunan yöneticilerin hem Ermenilerin düştükleri bu 'Vekalet' çığırtkanlığı, Akdeniz'de ve Kafkaslarda bitip tükenmeyen kanamalara sebep oluyor...
Bundan kim kazançlı çıkıyor? Rusya'yı Ermenistan üzerinden, Türkiye'yi ise Yunanistan üzerinden sıkıştırmaya kalkan ABD...
Türkiye 2000'li yılların başından itibaren adım adım uygulamaya koyduğu dış politikasında, ABD uyruğundan çıktı, kendi etkin politikasını hem Balkanlarda, hem Türk cumhuriyetlerinde, hem de Rusya ile kurduğu iyi ilişkilerde ispat etti.
Dünya artık çok kutuplu bir düzenekte işliyor. Asya'da, Güney Amerika'da büyüyen yeni ekonomik güçler, eskinin çift kutuplu dünyasını çoktan tarihe gömdüler bile. ABD, vekalet ülkeleriyle ve savaş-gerilim mantığı ile eski bildiklerini tekrar ederken, iş üreten, birlikten sinerji ve güç kotaran, insani krizlerde birbirlerine destek olan, savaş yerine karşılıklı rıza, gerilim yerine ticari kazanç birlikleri kurmayı yeğleyen yeni güçler var...