Umman Sultanı Kabus, Ortadoğu’nun en ilginç karakterlerinden biridir. İngiltere tarafından özel olarak yetiştirildi, 1970’te babasını devirerek iktidara geldi, Ülkesi, sınırındaki yüksek dağlar nedeniyle Arap yarımadasından kopuk, buna karşılık İran’ın burnunun dibinde coğrafyaya sahip. Bu nedenle, İngiltere ve Amerika ile müttefik, İran’la çok yakın ilişkiye sahip tek Arap yönetici konumunu her zaman korudu.
Onun bu özelliğini, 2013 yılında İran’la küresel güçler arasında süren nükleer görüşmeler tıkandığında gördük. Tam, her şey bitti denildiği anda Amerika ile İran anlaşma için yeni bir rotanın belirlendiğini Cenevre’de açıkladıklarında dünya, gelinen noktanın, onun aracılığıyla Umman’da gerçekleştirilen gizli ABD-İran görüşmelerinin sonucu olduğunu kısa sürede öğrendi. İki ülkenin o süreçte, Sultan Kabus aracılığıyla üç gizli toplantı gerçekleştirdikleri artık sır değil, ama, bölgeyi ilgilendiren ve dünya medyasından ustalıkla saklanmış bir dördüncüsü daha var...
Amerikan-İran heyetlerinin Ağustos ortalarındaki Umman buluşmasında Suriye-Irak coğrafyası ile ilgili mutabakata vardıklarını da ilk kez yazmak bize düştü. Anlaşmanın maddelerini özetleyelim: 1-Suriye rejimi bölge dengelerinde kollanacak, 2- Şii Ebu El-Fadl El-Abbas milisleri kara savaşında Amerikan desteğinde IŞİD’e karşı devreye girecek, 3- İran, Irak Kürdistanı’na silah yardımı yapacak, 4- ABD Suriye hava sahasındaki operasyonlarını Şam ile koordinasyon içinde yürütecek, 5- ABD-Baas rejimi arasındaki istihbarat işbirliği devreye girecek, 6- Suriye Ulusal Konseyi ile 2014 sonuna kadar çok kısıtlı temas sağlanıp, ÖSO’ya dönük destek askıya alınacak, 7-İran’a nükleer anlaşmazlık nedeniyle konulmuş ambargo gevşetilecek, 8-İran, Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı seçiminin çözümünde ABD’ye yardımcı olacak. İkilinin buluşmada Nuri-el Maliki’nin ipini birlikte çektiklerini de hatırlatalım.
Hadi, bir isim daha verelim... Bütün bu denklemde, yarım kan Afrikalı, yarım kan Musevi bir aileden gelen, İran’ın Şiraz kenti doğumlu, Obama’nın sağ kolu Valerie Jarret’in önemli yeri olduğunu da biliyoruz...
Kürtler bu işin
neresinde?..
Soruyu hemen yanıtlayalım: Kısa vadede merkezinde, uzun vadede “kaybedenler kulübünde...” Salih Müslim, belli ki, 2011 yılında kendisini Kandil’den çağırıp, ülkenin kuzeyinde bağımsızlığa uzanan kanton yönetimi vaad eden Beşar Esed’in bu sözünü sonuna kadar koruyacağını düşünüyor. Oysa bugün Suriye’de “şaşkınlık verici ittifaklarla devreye sokulan” plan çok açık: Beşar Esed, artık ülkenin tamamına sahip olamayacağı yönünde ikna edildi. Şam merkezli, Hama-Humus’u kapsayan ve Lazkiye üzerinden Akdeniz’e açılan yeni bir coğrafyanın lideri olduğunu biliyor. Suriye’nin kuzeyinde ise ÖSO-IŞİD-PYD üçgeninde şekillenen yeni bir savaş stratejisi uygulanıyor. Bu savaşın sonucunda galip gelecek tarafın da başında büyük bela olacak.
Kandil’e İran üzerinden sunulan üç kantonun birleşmesi ve bu kantonların Lazkiye’nin kuzeyindeki El-Waffa üzerinden Akdeniz’e açılarak bağımsızlığa yönelmesi planı, basit bir “teşvik primi”nden başka bir anlam taşımıyor. O planın orta noktasında Türkmen Dağı ve Bayırbucak var!.. Ayrıca, o planın yaratıcıları, bugünden, Irak Kürdistanı’nı, Erbil-Süleymaniye hattında ikiye bölmeyi başardılar.Türkiye yanlısı Erbil(Kürdistan Demokrat Partisi) -İran yanlısı Süleymaniye (Kürdistan Yurtseverler Birliği+Goran) ayrılığı Kürtler’in tek siyasi varlığının geleceğinde soru işareti yaratıyor.
Bu, Amerika’nın Kobani’ye havadan askeri yardım atmasından hemen sonra KYB’nin “silahları biz gönderdik” açıklamasındaki telaşı, Salih Müslim’in de Erbil yönetiminden gelen Peşmergeyi kabulündeki isteksizliği anlatan bir durum...(Şimdi anladınız mı, Ankara’nın “Kobani’ye ÖSO ve Peşmerge girsin” tezinin gerekçesini?)
Plan, Kürtler’i önce, “hegamonyacı güçlerin” talepleri doğrultusunda cepheye sürmeyi, devamında kendi içlerinde hesaplaşmanın tohumlarını atmayı öngörüyor.
Ne Batı’nın ne de İran ve Arap dünyasının gündeminde “bağımsız Kürdistan haritası” var!.. O harita yalnız, kısa vadeli taktik uygulamalar için masaya konulan, ana stratejiye ulaşıldıktan sonra rafa kaldırılan bir malzeme...
Kürtler, kanlı ve yıkım getirecek bir komplo ile karşı karşıyalar.
Barzani doğru yapıyor, bu planın içinde yer almayan, almamakta direndiği için de Batılı başkentlerde sevilmeyen tek bölge ülkesi, Türkiye’ye sırtını dayıyor.
Artık, “çözüm süreci”ne sıkılan her kurşunun perde arkasındaki gölgeleri tanıyoruz...Abdullah Öcalan’ı ve bütün hatalarına karşın önemsediğimiz Meclis’teki HDP’yi kimin önemsizleştirmeye çalıştığını da...