Geçtiğimiz Pazartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi’nde eğitim genel temalı ama ağırlıklı olarak da PISA sonuçlarının, bu sonuçlarının öneminin tartışıldığı bir toplandı düzenlendi.
Ben de toplantıda bir oturum moderatörlüğü yaptım ama kısa bir konuşma yapmaktan, bir tartışma açmaktan da kendimi alamadım.
Tartışma konusuna girmeyeceğim ama bu toplantıda yapmaya gayret ettiğim çok kısa sunuşta ABD, Fransa ve Türkiye’ye yönelik bir gözlemimi aktardım, aşağıda özetleyeceğim.
Eğitim-iktisadi büyüme ilişkisi konusunda çok geniş ve doğru bir mutabakat söz konusu.
Hem Türkiye’de, hem dünyada.
İktisadi büyümenin çağımızda en temel belirleyicisi verimlilik artışları ve verimlilik artışlarının arkasında da hiç kuşkusuz eğitim var.
Ama nasıl bir eğitim ve temel kamusal kaynaklar eğitimin hangi aşamasına kaydırılacak?
Temel sorun galiba bu.
ABD ve Fransa arasında bir iktisadi büyüme ve eğitim mukayese yapalım.
ABD geçtiğimiz yüzyılda Fransa’ya oranla yaklaşık ortalama yüzde otuz daha yüksek bir büyüme oranı yakalamış; bunun altında başka kurumsal faktörler de var ama eğitimin de bu süreçte önemli bir rolü olduğu kesin.
Peki, başka faktörleri ihmal edersek, ABD’yi iktisadi büyümede daha ileri taşıyan eğitim faktörü ne olabilir?
Fransa, köklü bir sosyal devlet olma geleneğinin etkisi ile okul öncesi eğitimi yüzde yüze çok yakın bir orana yetkin bir içerikle taşımış bir ülke; ABD’nin avantajı okul öncesi eğitimde olamaz gibi duruyor.
Gelelim lise aşamasına; ABD’de de hiç kuşkusuz çok iyi liseler var ama ortalama bir Fransız bakaloryası hiç kuşkusuz ortalama bir ABD lise diplomasından çok daha değerli.
Benzer bir analizi üniversite aşamasının lisans kısmı için de söyleyebiliriz.
Ortalama bir Fransız üniversite diplomasının, Grande Ecole’lerin de etkisiyle, ortalama bir ABD lisans (dört sene) diplomasından daha mükemmel olduğu ortada.
ABD’de, sayısını tam bilemiyorum, dört binden epey fazla lise sonrası eğitim veren kurum var, ortalamalarının kalitesinin mükemmel olmadığı çok iyi biliniyor.
Peki, okul öncesi eğitim, lise ve üniversite lisans aşamaları Fransa’da daha etkinler ise, ABD’nin eğitim üstünlüğü nereden kaynaklanıyor?
Cevabını çok net veremediğim mesele, ABD’de, lisansüstü aşamalarda kalite anlamında nasıl bir kopma, nasıl bir olumlu sıçramanın yaşandığı.
Yüksek lisans ve özellikle de doktora aşamalarında, ABD’li iktisatçıların hiper etkinlik (hyper efficiency) adını verdikleri bir süreç devreye giriyor ve bu ülke, üniversitelerinin bir bölümünde lisansüstü aşamalarda Fransa gibi küresel rakiplerine fark atmaya başlıyorlar.
ABD’de özellikle de muhtemelen ilk yüz üniversitede gündeme gelen bu inanılmaz etkinlik sıçraması bu ülkenin iktisadi büyüme motorunun temel ateşleyicisi oluyor.Harvard, Yale, Princeton gibi üniversitelerin doktora programları olmasa, bu üniversitelerin hangi ülkede olduğunu bile hatırlayamayabiliriz
Bu sürecin önümüzdeki dönemlerde daha hızlanacağı kanaatindeyim, zira bilgi ekonomisi süreçleri yaratıcılığı, araştırmayı, geliştirmeyi her geçen gün daha da öne çekiyor.
Ve ABD bu işi dünyadaki her ülkeden çok daha iyi yaptığı için 2008 küresel krizi en çabuk ABD atlatıyor.
Gelelim Türkiye’ye ama isterseniz bu konuyu da haftaya sarkıtalım.