ABD’de yaşanan para krizi ve bunların Obama üzerindeki etkisi küçümsenemez. Bu olayın benim açımdan bir yorumu var. Geçen yılın Aralık ayında ABD’de para krizi yaşanacağını ve işin içine biraz da mizah katarak ABD’nin doları kaldırarak yerine dolmaz isimli bir para basacağını yazdım. Görüşüme göre bu olay ekonomik gelişmelerin değil siyasetin bir sonucu olacaktı. Son zamanlarda karşımızda iki ABD vardı: Biri küresel sermaye tarafından yönetiliyor, diğeri ulus devlet niteliğindeydi ve ekonomik yapının devletin etkisinde olacağını düşünüyordum. Obama ve onu destekleyen güçler bu ulus devlet yapısı taraftarı idi ama küresel sermaye tüm dünyada etkisini gösteriyordu ve doğum yeri olan ABD’ye kayıtsız değildi.
***
“Dünyada yeni bir düzen kurulurken ABD, Rusya ve Türkiye’yi müttefik yaparak yeni düzenin hem kuruluşunda rol oynamak hem de yönetimini almak istiyordu. Son günlerde Wall Street’te görülen eylemler küresel sermayeye karşıydı.
Obama’yı destekleyen siyasi güçler yani ulus devletler dünyanın tek merkezden parayla yönetileceğine inanmıyorlardı. Denge ancak birbirine karşı olan ya da öyle görünen iki güç odağı tarafından yönetilebilirdi. Ortadoğu’da oluşan yeni denge bu modele uygundu ve burada ABD, Rusya ve Türkiye güç odağı olacak, karşısında Avrupa, Çin ve İran ile onun kontrol ettiği devletler olacaktı. Bu yapıya itirazı olanlar Türkiye’de Erdoğan’ı, ABD’de Obama’yı etkisiz hale getirmek istediler. Bu operasyonlar henüz sona ermedi ama süreç devam ediyor. ABD’de parasal güç devletin harcamalarını kısmasını sağlayarak sağlık reformunu engelliyor ve birçok devlet görevlisinin maaş alamadığı için izinli sayılmasını sağlıyordu.
Üçlü beraberliğin en güçlü ve operasyona en açık gücü ABD olduğu için onu etkisiz hale getirmek istiyorlar. Rusya küresel sermayeye kapalı olduğu için burada parasal değil başka bir operasyona destek olacaklardır.
Türkiye’nin ekonomik politikada önemli bir yanlışlığı var. Borçlanarak bankalara giren para tüketici kredisi olarak dağıtılıyor ve bunun talebe dönüşerek üretimi artıracağı söyleniyor. Bu görüş belli şartlarda geçerlidir. Ülkenin kapasitesi tam olarak kullanılmıyorsa üretim ithalatı büyütmezse geçerlidir. Bu ülkemizde geçerli değildir. Benim başından beri savunduğum model farklıdır. Borçlanılan paralar yatırımcıya kredi olarak verilmelidir. Böylece hem kapasite artar hem de bu paralar yatırım sürecinde çalışanlara ödenerek talebi yükseltir ayrıca kapasite de artmış olur.
Geçmişte kimse tarafından yönlendirilmeyen, birey davranışları tarafından yaratılan piyasa. O zaman tüketici ya da üretici olsun bireyler tarafından biçimlendirilemezdi. Bu konuda iki görüş var; Hayat herkesin istediği biçimde şekillenir ve bunların toplamı genel gidişi belirler. İkinci görüş bireyin davranışı toplumu yönlendiren güç tarafından belirlenir. Birey kendisine iyi denilen şeye inanarak onu yapar. Oysa bu hatalı olabilir çünkü belirleyen güçler vardır ve bunlar farklıdır hatta rakip olabilirler. Birey ne yapacağını bilmediği, öğrense bile değiştirecek güce sahip olmadığı düşünceye göre davranır. Bana göre toplumlar yönlendirilirler ve birey Gezi parkı eylemiyle ülkeye yön vereceğini ve bunun dünyaya yön vereceğine inanır. Ben arkasındaki gücü ve onun hedefini anlamaya çalışırım.