ABD’de gerçekten çok ilginç bir süreç yaşanıyor, bu süreçten hepimizin alacağı çok ders var, yaşanan bütçe kilitlenmesinin boyutlarına tek tek bakabiliriz.
ABD’deki başkanlık sisteminde yasama yani Kongre ile yürütme yani başkan gerçekten kuvvetler ayrılığının en iyi örnekleri, başkanlık sistemini savunanların söz konusu bütçe kilitlenmesini iyi değerlendirmesinde fayda olabilir, bizde olmaz demesinler, olmaz olmaz; parlamenter sistemlerde gerçek bir kuvvetler ayrılığı olamadığı için, Bakanlar Kurulu TBMM’den güvenoyu alıyor, bu tür kilitlenmelerle karşılaşmak çok istisnai, ABD’deki ciddi mali krizden çıkarmamız gereken ilk ders bu olabilir.
Konunun bir siyasi boyutu daha var, Nobel ödülü iktisatçı Paul Krugman vurguluyor, bütçe kitlitlenmesinin şimdiki sorumlusu cumhuriyetçilerin Obama’nın sağlık reformlarının yaratacağı mali sorunlardan değil, bu sağlık reformlarının başarılı olmasından korktukları konusu; sağlık reformları konusu büyük bütçe açıkları olmaksızın tutarsa, Obama bir kez daha başkan olamıyor ama demokrat adayın, mesela Hillary Clinton’ın ilk başkanlık seçimlerini kazanması çok kolaylaşacak.
ABD ilginç, bize yabancı bir zihin dünyası olan bir ülke; cumhuriyetçiler çok kapsamlı bir sağlık sistemi reformuna karşı çıkarak oy kazanmak istiyorlar ve kısmen de başarıyorlar, bizde böyle bir şeyin düşünülmesi bile imkansız, ABD’nin en derin partisi Cumhuriyetçi Parti bile değil, belki de temsil ettiği zihniyet ile “Çay Partisi”.
Gelelim meselenin önce niceliksel, sonra da ekonomi hukuku boyutuna.
ABD Kongre’sinin yürütmeye tanıdığı borç tavanı 17 trilyon dolara çok yakın bir tavan; başka bir ifadeyle ABD’de Hazine kamu borç stoğunu 17 trilyon dolara kadar, milli gelirin yaklaşık yüzde yüzü, çıkarabiliyor ama bundan sonrası için Kongre’nin, yasamanın izni yok.
17 trilyon dolar demek aşağı yukarı ABD’nin 2013 milli geliri demek; yine başka bir ifadeyle de 2013 senesinde tüm dünyada üretilecek katma değerin, gelirin dörtte birinden bir parça da fazla, çok muazzam bir büyüklükten bahsediyoruz.
Büyüklükleri yuvarlayarak veriyorum, isteyen tüm detaylarına “real time” yani canlı olarak www.usdebtclock.org sitesinden ulaşabilir, saniye saniye büyüklükler orada, mutlaka iktisatçıların ya da iktisatla ilgilenenlerin bakması gereken bir site, çok eğlenceli; ABD’nin 2013 milli geliri 17 trilyon dolar, bütçe harcaması 4 trilyon dolar, bütçe geliri üç trilyon dolar, bütçe açığı da böylece bir trilyon dolar dolayında, ekonomik canlanma bütçe gelirlerini biraz yukarıya çekiyor, bütçe açığı böylece muhtemelen sene sonunda dokuz yüz milyar dolara inebilecek, 2014 bütçe açığı tahmini ise 750 milyar dolar.
ABD ekonomisi dev bir ekonomi, bizim 2013 milli gelirimiz ABD’nin aynı seneki bütçe açığının altında olacak, neyi tartıştığımızı iyi görelim diye bu basit mukayeseleri veriyorum.
ABD Kongresi’nin (yasama) Hazine’ye (yürütme) tanıdığı kamu borç stoğu tavanının 17 milyar dolara yakın olduğunu belirtmiş idik, bu konu ABD’de yeni bir konu değil, 1917’den beri, hatta bir yoruma göre de 1868’den beri (ABD Anayasasının 14. Eki) yani yaklaşık en azından yüz senedir böyle bir sıınrlama, kamu borçlanmasına stok olarak bir sınır zaten mevcut, ABD’nin karşılaştığı ilk bütçe kilitlenmesi de bu değil, daha önce de çok yaşandı, bir biçimde krizler aşıldı.
Bu borç tavanı belirlenmesi konusuna iktisatçılar en genel tanımıyla anayasal iktisat adını veriyorlar, kamu borç stoğu tavanına, senelik bütçe açıklarına bir sınırlama getirerek yürütmenin elini kolunu bir ölçüde bağlamak istiyorlar, amaç ise miyop yani uzağı görmediği varsayılan yürütmenin popülizm yapmasını (ekonomik istikrarsızlık) önlemek ve gelecek kuşakların haklarını korumak.
AB’nin Maastricht kriterlerinin de yani milli gelirin yüzde 60’ını geçmemesi gereken kamu borç stoğu ile, milli gelirin yüzde üçünü aşmaması gereken bütçe açıklarının da mantığı aynı.
Bizde de, Sayın Ali Babacan’ın sisteme getirmek istediği “mali kural” da biraz böyle bir şeydi, en azından nihai mantığı aynı idi, bir-iki yatırımcı bakanlığın korkusu ile “mali kural” rafa kaldırıldı, Allah’tan bütçe açıkları ve borç stoğu konularında bizde işler gerçekten çok iyi gidiyor da, mali kural keşke yasalaşsa idi demiyoruz ama yine de şayet mali hukukumuza bu mali kural gelmiş olsa idi uluslararası piyasalardan belki bir-iki puan daha ucuza borçlanabilir idik.
ABD’de işler çözülmez ise 17 Ekim akşamı yürütme 30 milyar dolar nakit ve borçlanma yasağı ile başbaşa kalıyor, bu para ABD için fındık-fıstık parası bile değil.
Umarım bir cumhuriyetçi azınlık sistemi kilitlenmeden kurtarır ama sonra da yürütmenin bütçe açıklarına bir çözüm bulması şart.