Her şey Amerika’nın dünyayı dinlediği haberleriyle başlamıştı. Özellikle de Avrupa’da sıkı müttefiklerinin liderlerini bile izliyordu ABD. Merkel Almanyası bu duruma çok bozuldu. Kabul etmedi. Nasıl olurdu da ABD, Almanya’yı dinlerdi?
Batı Almanya’yı kuran ABD’ydi. Ve Alman istihbaratının önemli bir kısmını yöneten CIA’ydi. Merkel bu durumdan kurtulmak istiyordu. Edward Snowden’ın 2014 Eylülünde yayınladığı belgelerden ABD’nin NSA ve onun İngiliz muadili GCHQ’nun “Deutsche Telekom” ile Köln’deki yerel sağlayıcı “Netcologne” adlı telekomünikasyon şirketlerinin ağları üzerinden dinleme yaptığı ortaya çıktı.
ABD bu habere kayıtsız kalmadı. Der Spiegel’deki kendi adamları üzerinden bu sefer Almanya’nın NATO’dan müttefiki Türkiye’yi dinlediği haberi geldi. Olay kimse tarafından yalanlanmadı. Müttefikler birbirlerini dinler mi diyen Merkel köşeye sıkışmıştı. Verecek cevabı yoktu.
Rusya’ya uygulanan ambargo Batı şirketlerini de olumsuz etkiliyordu. Nitekim BMW, Rusya’daki bazı fabrikalarını kapatmak zorunda kaldı. Almanya Rusya’ya uygulanan ambargoyu haksız buluyordu. Türki Cumhuriyetler ve Rusya’da Almanya’nın geniş skalada bir iş hacmi vardı. Ukrayna’daki meseleden ticarete kadar Almanya ile ABD arasındaki birçok sorun gün yüzüne çıkmıştı.
İki ülke arasındaki en son mesele Alman otomobil devi Volkswagen’le ilgili skandalın patlamasıyla belirdi. Amerika Çevre Koruma Dairesi (EPA), Alman otomobil üreticisi Volkswagen’i iklim koruma kanunu ‘Temiz Hava Yasası’nı ihlal etmekle suçladı ve 482 bin dizel yakıtlı aracın geri çağrılmasını talep etti. EPA tarafından, VW’nin motordan çıkan zararlı maddelerin ölçümünü manipüle eden bir bilgisayar programı kullandığı bildirildi. Bilgisayar programıyla yapılan manipülasyon ile çevreye verilen zarar miktarının, limitin 40 kat altında gösterildiği açıklandı. Bu durumda şayet suçlamalar ispatlanırsa VW ABD’ye 18 milyar ceza ödemek zorunda kalacak.
Almanya’nın dev otomotiv şirketi Volkswagen, ABD’de patlak veren gaz emsiyonu skandalından bu yana tarihinin en zor günlerini geçiriyor. Ama bu işin sadece kendisine zararı olmadı. Benzer iddialar BMW şirketine de gelebilir denilince şirket borsada göçtü. Nitekim skandalın ortaya çıkmasından sonra artan baskıya dayanamayan Volkswagen’in Yönetim Kurulu Başkanı Martin Winterkorn istifa etti. ABD ve Kanada’da tazminat talepleri ve para cezası ile karşı karşıya olan şirket, hatalı yazılımın dünya genelinde 11 milyon araca monte edildiğini duyurdu.
Volkswagen 2008 yılında Amerikan General Motors’u tahtından indirmişti. 5 milyonun üzerinde araç satan Volkswagen muazzam bir ilerleme kaydetmişti. Aslında bu durum ABD ile Almanya arasındaki güç mücadelesinde gelinen son durum. Mutlaka motordan çıkan zararlı maddeler manipüle ediliyordu. Bunda bir sorun yok. Şirket bu hatayı kabul etti.
Belki benzer hatalar daha önce de oluyordu. Ama ABD, kendisine dış politika ve başka konularda itiraz eden, Batı’dan ayrı politika izleyen Almanya’ya bir ders vermek istiyor. Alman sanayisi tarihinde hiç olmadığı kadar zor durumda.
Avrupa’nın birçok yerinde insanlar Alman otomotiv devine tazminat davaları açıyor. Amerika Çevre Koruma Dairesi 18 milyar Dolarlık cezayı keserse Volkswagen iflas edebilir. Bu durum domino etkisi gösterirse diğer Alman otomotiv firmalarını da olumsuz etkileyebilir.
Mahir Kaynak mantığıyla sorarsak bu durum kime yarar? Tabii ki ABD ne derse onu yapan Japonların Toyota’sı ve Amerikan General Motors şirketine. Yılda beş milyon araba satan VW’nin pazar payına bu iki şirket girecektir. Başkaları da girecektir ama aslan payını bu iki şirket alacaktır.
Önümüzdeki günlerde bu meselesinin diğer ayakları da ortaya çıkacaktır. BMW, Mercedes gibi diğer Alman devlerinin akıbeti ne olacak görmek lazım. Bu, sadece emisyonla ilgili bir şey değil. ABD-Almanya güç mücadelesinde dinlemelerden sonraki ikinci raunt.