BM’nin Suriye’ye atadığı Uluslararası Soruşturma Komisyonu Şefi Paulo Sergio Pinheiro’ya göre en büyük sorun radikal İslamcı militanlar...
Ankara’daki ABD Büyükelçici Ricciardone, Suriye’de muhalefet saflarında gücünü arttıran Müslüman Kardeşler’den rahatsız olduklarını ifade etti...
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, radikal İslamcıların Suriye Devrimi’ni “kaçırmaya” çalıştıklarını söylüyor...
İran yönetimi bu açıklamalardan fevkalade memnun olsa gerek.
Malum; İran Dışişleri Bakanı Salih, Cumhuriyet gazetesine verdiği mülakatta (9 Ağustos 2012) şöyle demişti:
“Suriye’de doğacak otorite boşluğunun olumsuz sonuçlarından biri de bölgeye aşırı unsurların yayılması tehlikesidir. Afganistan’a bakın. Avrupa’dan binlerce mil uzakta 140 bin NATO askeri var. Amaçları terörü engellemek. Şimdi Avrupa’nın dibinde aynı terörün yeşermesi için verimli topraklar hazırlanıyor. Bunu ben söylemiyorum. CIA, MI6 söylüyor, tüm istihbarat örgütleri söylüyor. Cihatçı radikaller bölgede zemin kazanıyor diyorlar. Eğer bu doğruysa ve Suriye’de terör yayılıyorsa, bu hangi ülkenin çıkarınadır? İran’ın mı, Türkiye’nin mi, Avrupa’nın mı?”
Cumhuriyet’e içini döken Salihî müsterih olabilir; Batılılar tehlikenin farkında!
Haydi İran, ABD, BM! Suriye’deki “Radikal İslam” tehlikesine karşı, ileri!
***
Liva-ul-Umma (Ümmet Sancağı) savaşçılarından Humuslu Ebu Leys, El-Cezire’ye verdiği beyanatta diyor ki:
“Batılılar belli bir önyargıyla bakıyorlar. İslamcı, Selefi, cihadist, terörist, Kaideci gibi yaftalar yapıştırıyorlar. Ya Suriye’de her gün katledilen kadınlar, çocuklar... Bunlar için bir şey hissetmek ve yardımcı olmak gerekmiyor mu?... Batılılar silah ulaşımını engellemek için bahane arıyorlar. Silahlanmamız onların menfaatine değil. Zayıf olmamızı istiyorlar. Bu toplumun tümüyle darmadağın olmasını istiyorlar. Çok açık ki kendi oyunlarını oynuyorlar.”
Sukur-uş Şam savaşçılarından Ebu Muhammed Mühendis de şöyle diyor:
“Biz mutedil bir İslami hareketiz... Batı, Suriye halkına yardım etmemek için sertlik yanlısı oluşumları bahane olarak kullanıyor. Bize yardım etme pozisyonunda olan her ülkenin kendi gündemi var. Fransa’nın kendi gündemi var, Amerika’nın kendi gündemi var. Oysa biz yerli ve İslami bir hareketiz. Ve her türlü harici gücün dayattığı gündemi reddediyoruz.”
Başta ABD olmak üzere Batılı devletler ve İran’ın boğmaya çalıştığı bu gibi İslami gruplar marjinal filan değil; Hür Suriye Ordusu dediğimiz şeyin ekseriyetini oluşturuyor bunlar.
Başka nasıl olacaktı ki?
Müslüman Suriyeliler genellikle dindar insanlardır ve dolayısıyla devrim hareketleri de ister istemez İslami oluyor.
İslami hareketi beğenmemek, Suriye Devrimi’ni beğenmemektir.
İran, bu devrimi beğenmediğini itiraf edecek kadar dürüst.
Batılılar ise devrimi sabote etmenin yollarını ararken suret-i haktan görünüyorlar, devrimi destekler gibi yapıyorlar.
Artık iyice anlaşılmıştır ki, Batı, Kelime-i Tevhid bayrağını yükselten devrimcileri silahsız bırakarak Esed rejimine ezdirmeyi murat ediyor.
***
Türkiye bu işin neresinde duruyor?
Suriye Devrimi’ne verdiğimiz destek yeterli mi?
Elimizden gelenin azamisini yapıyor muyuz?
Cevap, Suriyeli bir devrimci kardeşimizden:
“Türkiye üzerinden gelen yardımlar, ayakta kalmamıza katkıda bulunan, fakat rejime nihai darbeyi vurmamıza yaramayan yardımlar. Bu da Suriye’yi yoruyor.”
Suriye’yi yormayalım, Suriye’nin korkunç kan kaybını durdurmak için elimizden ne geliyorsa yapalım, ABD’nin “Radikal İslamcı” fobisini dert edinmeden Suriyeli devrimcileri doğru dürüst silahlandıralım!