Uzun yıllar Çin'in büyümesini sağlayan Amerikan doları ve üretim gücü, bir gün karşımıza bu büyük ekonomik gücü çıkarttı.
Bu iki devasa ekonomik güç birbirini besledi. Asya'nın kontrolünü Çin'le ilişkisini koordineli düşünen Amerikan aklı nerede hata yaptı? Peki hata yaptı mı?
Okyanuslara hakimiyet konusunun, nasıl bir olağan güç oluşturduğu sır değil! O sebepten Amerika; Çin, Hindistan, Avustralya ve Japonya merkezli siyasetini, giderek farklı boyuta taşıdı. Uzun yıllardır bu kozlar, halen devam eden ABD ile ortaklığa çalıştı.
Çin'in en üst düzey askeri, siyasi ve bürokratik elitlerinin, Amerikan okullarından mezun olduğu da sır değil!
Ve Amerika, Çin'deki kendilerince kendi çocuklarına fazlasıyla güvendi. Geldiğimiz nokta ise esas hesaba katması gerekeni, hesabına katmadığını bize anlatmakta.
Esasında ABD, kadim milletler ve devletler anlayışını ve derin kodunu, hesap dışı bırakmış gözüktü. Zira karşısına çıkan engel kadim milletler refleksi ve geleneksel devletlerin direnişidir.
Çin'le olanlara bir de bu parametreden bakmamızda yarar vardır.
Evet, Çin ABD'nin neredeyse bir dediğini iki etmedi. Hangi anlaşmasında Çin, Amerika'ya rağmen hareket etti? Ne zaman ayrışma söz konusu oldu? Peki gerçekten ayrışma var mı?
Evet, bence "şeytan ayrıntıda saklıdır" tespiti doğrudur. Çin; Afrika’ya, Orta Doğu'ya, Rusya’ya, Avrupa ve Amerika'ya yayılmasını sakince yapıyordu. Çünkü derin devlet refleksi, bir gün ejderhanın kendisi gibi vahşiye dönüşeceğini hesaba katmıştır. Amerika ile Çin arasındaki fark budur. Çin kadimdir ve derin devlet geleneğine sahiptir. Bunları yazarken ne Doğu Türkistan'ı, ne de oradaki despotizmi ve zulmü unutmuş değilim. Durum tespitini yaparken, duygularımızla değil reel argümanlara dayanmamız şarttır.
Şimdi küresel salgın, belki bir adım ötesi küresel ekonomik kriz kapıdadır. Çin ve Amerika muhakkak krizi atlatanlar sırasında olacak. Çin iç pazarı, onun ürettiklerini satmaya geniş zemin tanımakta. Ama mesele bu değil sadece. Küresel oyun kuralları, yayılmayı ve ekonomik olarak genişlemeyi dikte etmekte. Çin eline geçmiş bu tarihsel fırsatı değerlendirme peşinden vazgeçmeyecektir açıkçası.
Peki bu durumda, Çin güvenilir partner olabilir mi? Bunu zaman gösterecek tabii, ama tüm reflekslerine baktığımızda "savaşmadan kazanmanın peşinde" olduğu açıktır. Bu mantık güven verir, mantık değil. Demek ki ona kazanmayı vadeden en zor düşmanı ile bile masaya oturacak anlayışa sahiptir.
Çin değerini kaybetmiş uluslararası firma şirket hisselerini almaya can atıyor. Çünkü ülkeyi terk eden yüzlerce uluslararası şirket söz konusu.
ABD bu nedenle şimdi Hindistan üzerine farklı ve fazla oynama yolunu tercih etti. Asya'da yeni alternatifi Hindistan olarak bellemiş, belli! Narenda Modi üzerine hem baskı oluşturma peşinde, hem de Modi ile anlaşma yollarını kolaylaştırmakta. Bu hesap uzun süre kapanmayacak, belli! Lakin bu kriz Türkiye açısından farklı ve faydalı boyutu da beraberinde pekiştirmekte. Meselenin bu boyutuna odaklanma zamanı.
Türkiye; küresel firmaların, üretecek şirketlerin tercih edeceği bir alana dönüşmekte. Farkında mısınız, Türkiye krizi yönetme kabiliyeti ile sadece kendi vatandaşına değil, ekonomideki küresel aktörlere de güven duygusu vermekte. Kriz döneminde çözüm üretenlerin küresel aktörlüğü dönemine yaklaştık.