Her şeyin değiştiği dünyayı konuşuyoruz. Yeni "güç" dengelerinin de, devreye girdiğini görmekteyiz.
Yeni savaşlar ile zayıflatılmak istenen Rusya ve Çin, ileride bizi nasıl bir "jeopolitik" dengeler ile yüzleştirir?
ABD vekil olarak belirlediği Ukrayna, Polonya, Baltık ülkeleri ile yeniden NATO'ya misyon yüklerken, diğer taraftan da Rusya'yı uzun vadede ekonomik olarak "çöküşe" götürmeyi planlıyor. Rusya bu durumu kendi içinde nasıl lehine dönüştürebilir onu iyi okumakta. Gelişmelere de bakılırsa ciddi adımlar atmaktadır. Teknoloji üretimi, yazılımlar, yapay zeka ile kendi milli alanını oluşturmaya gayret ediyor. Tabii bunu yaparken, kendi elindeki etki kozlarını da zinde tutmakta ısrarlı.
Mesela bizi yakinen ilgilendiren Suriye'deki tutumları ile de; kendi "kozlarını" etkili "argüman" olarak görmekte. "Türkiye'nin savunduğu konulara Rusya nasıl bakıyor ve kendi çıkarlarını nasıl savunmakta?" konusu hep gündemimizde...
Türkiye terör "koridoruna" karşı mücadelesini sürdürürken, Rusya'nın "pozisyonu" önem arz ediyor.
"Türkiye'nin, PKK/YPG terörüne karşı mücadelesine halen mesafeli duran Rusya'nın; gerekçeleri nedir ve Türkiye ile anlaşabilecek mi?" sorusu kritiktir.
Erdoğan-Putin arasındaki beklenen Soçi görüşmesinin de esas ana başlığı bu olacak hiç kuşkusuz.
Türkiye, Putin'den, Suriye'de alan açılımı beklerken; Rusya'nın kaygılarını da dikkate aldığını görmekteyiz. Erdoğan ve Putin arasındaki güvene dayalı ilişkilerin içinde bulunduğumuz kritik dönemde, ne kadar önemli olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Bu nedenle Soçi görüşmesinden her iki tarafın da almak istediği sonuçlara bakmamız gerekiyor.
Rusya, YPG denklem dışı kalırsa; Esad için risklerin çoğalacağını öngörüyor. Bunun, Türkiye için önem arz eden ÖSO için; alan açacağı kanaati hakim. Rusya, Esad konusunda, uluslararası hukuka dayanarak hareket ettiğine inanmakta. Türkiye, Esad ile yan yana gelirse; Özgür Suriye Ordusu'nu ve genelde Esad muhaliflerini nasıl? Bu hafife alınacak bir soru değil!...
Rusya bu konuya bakarken, Ukrayna'daki durumunu ve takındığı politikaları ve gerekçeleri paralel düşünülmeli.
Rusya, Türkiye'nin YPG ile mücadelesine, günün sonunda ÖSO'ya alan açılımı olarak yorumluyor. Bu durumun da Esad'ı zayıflatılacağından endişeli. Evet, durum kritik. Herkesin kendi milli çıkarları söz konusu. Lakin liderlerin güvene dayalı ilişkileri en çıkmazı bile çözümsüzlükten kurtarabilir.
Rusya ve ABD'nin, Ukrayna üzerinden savaşı; Rusya'yı-Türkiye ile ilişkilerinde daha anlayışlı olmaya zorluyor. Rusya-Türkiye ilişkileri, Türkiye açısından da değerli. "Komşu komşunun külüne muhtaçtır" cümlesi bu durum için abartı değil zannımca.
ABD, Çin'in Tayvan'a saldırmasını bekliyor hem de körüklüyor. Bu durumda orta ve uzun vadede ekonomik olarak zayıflayan Çin ve Rusya söz konusu olacaktır. Rusya ile Ukrayna da olduğu gibi savaş,
Çin ile Tayvan arasında da çıkarsa; ABD açısından rakiplerini ortadan kaldırmak için meydan oluşmuş olacaktır.
Bu büyük savaşın yeni versiyonudur. ABD vekâleten önce terör örgütlerini, şimdi ise vekil devletleri meydan muhasebesine çıkardı. Bu durum haliyle geleceğe nasıl bakacağımız veya bakmamız gerektiğini de bize anlatmakta.
Tabii ABD kendi küresel gücü uğruna, her türlü savaşı çıkarmayı kendine bir "hak" görüyor. Rusya ve Çin de, bu durumu kendi çıkarları istikametinde savunmayı haklı görmektedir.
En kötü devlet devletsizlikten iyidir. Çünkü küresel savaş, günün sonunda vekil devletçikleri ayakta tutmakla; ciddi devletlerin veya rakip devletlerin ortadan "kalkmasına" hizmet ediyor. Türkiye açısından olaya bakarken de, "realpolitik" dengeleri göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Türklerin "Kızıl elmasının" Batı olduğunu unutmamamızda yarar olduğunu düşünenlerdenim.
Ama bunun yanı sıra Rusya konusunda da, ezberlerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz kanaatimce.
Rusya konusunda, Ukrayna üzerinden devrede olan propaganda değil, gerçeklere dayalı durum üzerinden "okuma" yapmalıyız. Rusya-Türkiye ilişkilerinin seyri, dünya dengesinde şimdi daha etkileyici ve yön belirleyen noktaya varabilir.
O nedenle bu "imtihanımız" zor ama hayatidir.