ABD; İpek Yolu paniği ile neredeyse tüm Kafkasya ve Orta Asya hattında Rusya hegemonyasının devreye girmesine yardımcı olmaktadır.
Rusya’nın bundan sonra “geriye adım atacak” fikirlerine hayal olarak bakarsak, yerinde olur.
Evet, Rusya - Türkiye ilişkileri hayatidir. Bunda kimsenin kuşkusu yok. Özellikle dayandığımız bu noktada, bu jeostrateji dayatmalarda ve konumda, Türkiye’nin elindeki seçeneklerinin genişliği şarttır.
Lakin diğer taraftan da ileride karşımıza çıkacak olumsuzlukları da gözardı etmemek lazım!
Rusya; Kafkasya ve Orta Asya hattını yeniden tekeline almaya odaklı. Gerçi bu hatta hep Rusya etkisi hâkim idi. Lakin uzun zamandır bu hatta dengeler, bir kaç güç odağına göre belirlenmekteydi.
Unutmamakta yarar vardır. Türkiye, bu hatta ciddi anlamda etkili! Lakin bu etkiyi siyasi materyale dönüştüremezsek, bu etkinin kültürel boyuttan başka alternatifi söz konusu olmaz. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra hazırlıksız yakalanan Türkiye adına devreye giren şimdi net bildiğimiz CIA operasyonu unsuru olan FETÖ, orada “Türkiye” kılıflı gözükerek esasında Amerikan çıkarları adına hareket ettiğini, şimdi coğrafyadaki aktör ve enstrümanlara baktığımızda görmekteyiz.
Yıllarca Türkiyeci Türkiye frekansını benimsemiş gözüken sözde milli unsurlar, 15 Temmuz gecesi sosyal medyadaki hesaplarından paylaşımlarından anlıyoruz ki; sözde demokratlar darbe yönetimlerinin yanında duruşu “demokratik duruş” olarak algılatmaya gayret ettiler.
Oysa başta Azerbaycan olmak üzere, Türkistan Kafkasya bölgesinde Türkiye ekolü, bu denli devreye girmemeliydi.
Yönetimlerin tavrı ve vitrinde olan siyasi aktörlerin muhalifler dâhil duruşundan anlamaktayız ki; “Türkiye ekolü” anlayışı FETÖ tarafından dizayn edildi. Bugün önümüze çıkan vaka, anti emperyal güçlere karşı duranların bile yanaşacağı yer Rusya odaklı olacaktır.
İran’ın bu coğrafyada Şii yayılmacılığı her hâlükârda devam edeceği aşikârdır. Lakin ABD kendi adına çalışmaları istihbarat örgütleri üzerinden STK, medya ve siyaset üçgeninde götürdüğü gerçeği önümüzdeki süreçte karşımıza çıkacak manzaranın ip uçlarını göstermektedir.
Rusya biraz sonra sosyal sorunları, diz boyu artan adalet anlayışı, sekteye uğramış bu coğrafyadaki zenginliklerin halka dağıtılmadığı ortamda devreye girerse ki; girecektir, dengenin Rusya lehinde değişeceği bir gerçektir.
Kafkasya ve Orta Asya’da insanlar ciddi anlamda açlık, sefalet içinde. İnsanlar arasında “bir zamanlar Moskova’ya şikâyet ederdik ve sorunlarımız derhal çözülürdü” nostaljisi devreye girmekte.
Yerli yönetimlerin kendi halklarına bakış açısı; sadece dayatma, görmezden gelme ve halka ait servetlere tek başına sahiplenme refleksi ile olursa bunun sonunda felaketin olacağını kesinlikle unutmamak lazım.
Evet, böyle bir ortamda ABD kendi çıkarları ile İpek Yolu projesini durdurmak için, bu coğrafyadaki bu sosyolojik durumu kullanacağı aşikârdır. Günün sonunda istediğini alıp devreden çıkacağını da, tarihten aldığımız derslerle bilmekteyiz. Rusya’nın bir daha elinden çıkan coğrafyada kendine düşman siyasi yapılanmaların devreye girmesine izin vermeyeceği, kendinin kaba, sert ve acımasız davranışlarını devreye sokacağı da bir gerçektir. Böyle bir ortamda, bu Kafkasya - Orta Asya hattına dikkat edilmesi şarttır.
Ayaklanmalar, sosyal patlamalar, bir dönem çeşitli baskılarla üstü kapatılabilir. Lakin bunun kalıcı olacağı garantisini, söylediğim sorunlar çözülmezse mümkün değildir.
İşte tam da bu nedenlerle Türkiye’nin dünyadaki siyasi güç odağı olan devletlerle ilişkilerinde sadece içinde bulunduğumuz zaman dilimi için değil, ileride karşımıza çıkacak gerçekler göz önünde bulundurularak planlama yapması hayatidir.
ABD - Rusya gerilimi ileride ciddi sıkıntıların başlangıcıdır hiç kuşkusuz. Gerçi ABD; Rusya ile anlaştığında da çıkarları ezilenlerin fazlasıyla olacağı bir gerçekliktir. Bu gerilimde bir de gözler İsrail ve İngiltere’ye de Almanya’ya odaklanmalı. İsrail sessizce Türk hattında derin yapılanmalardadır. Özellikle İslam karşıtı görüşleri beslemektedir. Şimdi değil ama ileride, bu derin yara önümüze derin acılar çıkaracağını, buna göre önlem alınmasını planlamak şartımız da vardır. Uzun lafın kısası, bizi uzun ve ağır maraton beklemektedir. Bu maratonda; inananlar, hedefe varacağından kuşkusu olmayanlar ve dünyalık menfaatlerden vazgeçmeyi başaranlar, muvaffak olacaktır.