ABD yönetiminin Karayılan, Bayık, Kalkan gibi PKK elebaşıları için ödül koyması Türkiye tarafından PYD konusundaki pozisyonu koruyan bir ihtiyatlı iyimserlikle karşılandı. PKK ile mücadeleye destek sağlayacak her gelişme olumlu algılanırken, daha büyük fotoğrafı gördüğümüz ve yeni oyunlara izin vermeyeceğimiz vurgulanmış oldu.
PKK’ya karşı adım atıp PYD’yi kabullendirme gibi bir hamleyi Türkiye’nin kabullenmeyeceği çok açık. ABD, bölgede PYD üzerinden kendince bir oyun kurguluyor, Türkiye’nin PKK ve PYD baskısı ise bunu sarsıyor.
PKK ABD için PYD’ye göre daha kolay kurban edilebilir durumda. Herkes biliyor ki, PKK da, PYD de aynı örgütün kolları. Mesele Türkiye’ye tehdit oluşturmaksa ikisi de aynı derecede açık tehdit pozisyonunda. Türkiye’nin çözüm sürecinde kendi inisiyatifiyle bu sorundan kurtulma çabaları kimi batılı ülkeler tarafından PKK’yı denklemden çıkarmama, kullanışlı bir araç olarak devrede tutma gayesiyle sabote edilmek istenmişti. Görünen o ki, şimdilerde PKK üzerinden Türkiye’nin alan daraltan baskısı karşısında bu kullanım değeri arka plana atılıp PYD’nin kullanım değeri üzerine hesap yapılıyor.
ABD’nin bu hamlesinde Türkiye’nin attığı iki adımın etkisi olduğu söylenebilir:
Birincisi, Fırat’ın doğusundaki PYD varlığına karşı askeri hareketliliğin başlamış olması.
İkincisi, Türkiye’nin Suriye sorunu bağlamında aldığı inisiyatifle Suriye’nin toprak bütünlüğü konusunda diplomatik baskıyı artırması…
Bu iki adım da ABD’nin hesaplarını bozuyor.
ABD PYD’yi Suriye’de bir numaralı müttefik gibi görüyor. Başta Esed rejimine karşı mücadelede saha elamanı gibi görerek desteklediklerini söyledikleri PYD’yi şimdi bölgesel yeni dizaynın temel aktörü olarak görüyorlar.
Toprak bütünlüğü söylemi, pişmekte olan aşa fena halde su katan bir argüman. Son dönemde Rusya, İran ve Avrupa ülkeleri bu söylemin güçlü tekrarlayıcısı oldular.
Türkiye’nin Suriye’nin geleceğine yönelik ABD’nin çok da işine gelmeyen bir siyasi projeye yönelik desteği artırması, PYD’nin araçsal değerini düşürüyor.
Buna karşılık PKK’yı gözden çıkarıp hem yeni bölgesel dizaynın önünü açmak, hem de Suriye politikasında kullandıkları aktörü kaybetmemek gibi bir girişimde bulunuyorlar.
Türkiye PKK ve Kandil’deki yapılanmayla onlarca yıldır mücadele ediyor. ABD de her zaman PKK’nın terörist örgüt olduğunu söyledi, Türkiye ile bir kısım işbirliklerine gitti ama öldürücü darbenin vurulması için gereken desteği vermedi.
Kandil’deki terörist başı pozisyonundaki kişiler yabancı istihbarat örgütlerinin desteği olmadan bu kadar varlıklarını sürdüremezlerdi. Türkiye Kandil’e çok başarılı operasyonlar yaptı, gizli veya açık nokta harekâtlar gerçekleştirdi ama PKK elebaşısı olan isimler hep bir şekilde kurtuldular.
Bu kurtulma olayının kendi güç ve imkânlarıyla olmadığı çok açık.
Bu yüzden ABD’nin birilerinin başına ödül koyması çok ironik…
Türkiye, birilerinin koruma ve kollaması olmasa kimsenin ilave desteğine ihtiyaç duymadan gereken neticeye ulaşabilir.
“Tavşana kaç, tazıya tut” gibi bir kandırmacayla bugüne kadar gelindi. Bundan sonra gerçekten iyi niyetli ve samimi bir adım atılacaksa bunun gerekleri de ortada.
Türkiye DEAŞ korkutmasıyla veya PKK elebaşılarına ödül gibi jestlerle yönlendirilebilecek bir ülke değildir. Meselenin çok boyutu vardır ve Türkiye bu çok boyutluluğu rasyonel olarak analiz edebilecek bir devlet aklına sahiptir.