Hafta sonu Kızılcahamam’da AK Parti’nin 29. istişare toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Fırat’ın doğusuna yapılacak operasyon için “artık söz bitti” demişti.
Pazar gecesi Trump ile Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmesinin gereği pazartesi sabahı “son dakika” gelişmesi olarak düştü gündeme. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre ABD –mealen- “Türkiye’nin PKK’ya yapacağı operasyona da, kuracağı güvenli bölgeye de razı”. Adamlarını sahadan çekiyor. Karşılığında ise “DEAŞ’la sen uğraş o zaman” diyor.
Sabah saatlerinde biz daha, olur mu olmaz mı, sakın verilip tutulmayan sözler gibi olmasın, derken anlık gelişmeler patır patır düştü ekranlara. Şu ana dek -yazı yazılırken- her şey Trump’ın dediği gibi yürüyor. ABD çekiliyor, PKK ağlıyor.
Türkiye’yi korkutamayan, durduramayan ve artık oyalayamayan ABD, Türkiye’nin önünden çekildi. Eş zamanlı olarak PKK sözcüleri ve sırtını PKK’ya yaslayanlar “Şok olduk. Kötü günler yaklaşıyor. ABD bizi sırtımızdan vurdu” diye ağlaşmaya başladı. Tuhaf olan, HDP’liler kadar hızlı ağlaşan CHP’lilerin var olmasıydı.
ABD kendini revize etti, CHP ne zaman edecek?
ABD “Afrin’e girme” dedi Türkiye’ye. CHP de aynısını dedi.
Sonuç? Türkiye Afrin’e girdi, bölgeyi terörden temizledi.
ABD “S-400 alma” dedi Türkiye’ye. CHP de aynısını dedi.
Sonuç? Türkiye güvenliği için S400 aldı, kuruluma başladı.
ABD, FETÖ, PKK “DEAŞ’e destek veriyor” iftirası attı Türkiye’ye. CHP de attı.
Sonuç? DEAŞ ile en çok Türkiye mücadele etti, bunu ABD bile kabul etti.
ABD “Fırat’ın doğusuna girme” dedi. CHP de aynını dedi.
Sonuç? ABD, PKK’ya kalkan olmaktan vaz geçti, güvenli bölgeni kur dedi, çekildi.
Ezcümle, ABD mecbur kaldı, geri adım attı. Türkiye’nin ikinci büyük partisi olarak CHP’nin de bir an önce HDP etkisinden kurtulması ve Türkiye gerçeğine intibak etmesi elzemdir.
‘Barış Pınarı’ güzel tanımlama
2012 senesinden beri Türkiye, Suriye sınırları içinde uçuşa kapalı bir güvenli bölge öneriyor muhataplarına. Suriyeli sivillerin güvenliğinin sağlanacağı, temel ihtiyaçlarının karşılanacağı ve hem onların kendi ülkelerinde kalacakları, hem diğer ülkelerin göç baskısı yaşamayacağı bir güvenli bölge kurulabilmiş olsaydı, bu kadar büyük bir yıkım yaşanmayacaktı Suriye’de.
Yazık ki yaşandı.
2017 Ağustos’undan beri tek başına yapıyor bunu Türkiye. Devletin diğer birimleri gibi Türk Silahları Kuvvetleri içindeki FETÖ illeti kazınıp atıldıktan, dolayısıyla devlet kendini iyice sağalttıktan sonradır ki adım adım, bölge bölge Türkiye eliyle kuruluyor Suriye’de güvenli bölge. Önce Cerablus-Azez harekatıyla DEAŞ temizlendi sınırımızdan. Sonra Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı ile PKK temizliği yapıldı sahada.
Terörden temizlenen bölgelerde gündelik hayat hızla canlandı. Okul zilleri çaldı, hastaneler açıldı, ticaret başladı. Çiftçi tarlasına, işçi fabrikasına gitti. Cenazeler için değil düğünler için toplaşır oldu insanlar. Geçen yıl Fırat Kalkanı bölgesine gittiğimde kadınların evlerinin önünü süpürdüğünü, pencere önlerinde saksılarını çiçeklendirdiğini görüp pek mutlu olmuş idim.
Türkiye’nin terörden temizlediği, güvenliğini ve yönetimini Suriyelilere bıraktığı bölgelerde barış ve huzur hızla baş veriyor.
Bizzat Suriye’de bir “barış modeli” öneriyor ve uyguluyor Türkiye. Savaş sorasına dair bir fragman sunuyor aslında.
O açıdan, Fırat’ın doğusuna yapılacak harekatın adı bu mu olacak henüz net değil ama son derece doğru bir tanımlama bana kalırsa “barış pınarı”.