Aylardır yüksek gerilim hattında süren ABD seçimleri nihayet neticelendi; Trump zaferini ilan etti ama gözlemcilerin "anksiyete" teşhisi hala geçerli.
Malum, gelgitlerle belirsizliklerle dolu bir süreçti. Trump aday olamaz, deniyordu, davaları vardı ama aday oldu.
Kampanya dili çok negatifti, rakiplerine "içimizdeki düşmanlar" diye tanımlıyordu ama sonuç aldı. İki suikast girişimi atlattı. İlkinde az kalsın ölüyordu ama ölmedi. Kulağındaki küçük bandajı, ikonik fotoğrafıyla seçmen nezdinde imajını güçlendirdi.
Rakibi Biden'dı. Boşlukla konuşan, kameralar önünde anlamsız hareketler yapan, akli melekelerini kaybettiği düşünülen Biden. Adaylıktan çekilmesi o kadar uzun sürdü ki çekildiğinde kendisine zaten şans verilmeyen Kamala Harris'in kampanya için zamanı iyice azalmıştı.
Sert bir kampanya yaşandı. Trump Harris'e komünist, Harris Trump'a faşist dedi. Mütemadiyen aşağıladı.
Bu kadar belirsizliğin ardından agresif Trump ile histerik Harris arasında bir seçim yaptı ABD'li seçmen.
Trump seçimi kaybetseydi ortalık 2021'deki gibi karışacak diye bekliyordu herkes. Kaybetmediği için ortalık şimdilik sütliman.
Ama anksiyete geçmedi. Bilakis küreselleşti.
Trump'ın kişiliği de geçmiş karnesi de ABD Başkanı olarak dünyayı tedirgin etmeye devam ediyor. ABD-Çin gerilimi, Rusya'nın NATO'ya resti-uzlaşma isteği, Avrupa'nın ABD tahakkümüne direnci-teslimiyeti, Siyonistlerin arz-ı mevud hayali, enerji savaşları, ölümcül sonuçları görülmeye başlanan küresel iklim krizi, dünyaya dayatılan sapkın akımlar, açlıktan hastalıktan terörden kaçan milyonlar... Devasa sorunları var dünyanın ve en büyük devletinin başına seçilen kişi hiç güven vermiyor.
Ama son iki Demokrat Başkanın performansı da ortada. Sorunları çözmediler büyüttüler. Biden döneminde Ukrayna'da savaşın, Gazze'de soykırımın şaşmaz destekleyicisi oldu ABD. Sadece bu açıdan bile Trump'ın "savaşları durduracağım" açıklaması şimdilik tek tutanağımız. Geçmiş dönemde Türkiye ve İsrail konusundaki sicili de son derece kötü Trump'ın.
Ama hangisi seçilirse seçilsin Türkiye için değişmeyen bir gerçek var. Türkiye kendi güvenliğine ve menfaatine bakarak kesecek göbeğini. Bu açıdan Trump bizim sorumuz değil.
YENİ YÜZYIL "TÜRK YÜZYILI" OLUR MU?
On beş yıldan fazladır, bir vesileyle Türk devletlerinden birine gittiğimde binaların alınlıklarında, kamu kurumlarında, kimi zaman toplantılarda karşılaştığım "bu asır Türk'ün asrı olacaktır" cümlelerine ihtiyatla yaklaştım hep.
SSCB'nin dağılması sonrasında bağımsızlığını ilan eden devletler henüz kendine gelemediği için olacak, "Türk'ün Türk'e propagandası" olarak yorumladım bu iddialı meydan okumaları.
Ama aradan geçen kısa zaman diliminde bile bu iddianın hamaset olmadığı çıktı ortaya. Köklü bir devlet geleneği olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluşunun ikinci yüzyılını Türkiye Yüzyılı olarak ilan ederken TDT çatısı altında toplanan kardeş devletler de önemli bir yola girdi.
Dün Bişkek'te aldığı ortak kararlar bunun göstergesi. Ortak alfabe kararı 2009'da yola çıkarken temel alınan ortak dil, tarih ve kültür birliği üzerinde alınan mesafeyi gösteriyor. Kültürel değerler üzerinden başlayan yakınlık ekonomik işbirliği merkezinde pek çok alanda işliyor. Karabağ'da gösterilen Türkiye-Azerbaycan dayanışması askeri birliktelik için de önemli bir tecrübe oldu. Ankara-Bakü hattında pekişen "bir millet, iki devlet" mottosu belki de bir gün TDT çatısında "bir millet, sekiz devlet"e dönüşecek kim bilir.
Teşkilatta halihazırda Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan üye, Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkmenistan'ın gözlemci üye biliyorsunuz. KKTC'nin teşkilattaki varlığını önemli bir kazanım olarak kaydedelim.
Tek kutuplu dünyanın parçalandığı, yeni güç birliklerinin oluştuğu ama henüz taşların yerine oturmadığı belirsizlikler çağında TDT, üye ülkeler için sağlam birer çıpa sayılır.