Öldürür mü, bilemem... Ama yaşamasını, uzun süre yaşamasını istemez ve bundan çok hoşnut olmaz diye düşünüyorum.
Önceki gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ABD Başkanı Trump arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti.
İki lider, Türkiye-Amerika ilişkilerini zehirleyen “sair” meseleler üzerinde durdular.
Bu arada FETÖ’yü konuştular
Önemli başlıklardan biri de Rakka’ya yapılacak operasyondu.
Türkiye, terör örgütlerinin bu operasyona dâhil edilmesine karşı çıkıyor. Dolayısıyla, PYD’nin silahlandırılmasının yanlış olacağını söylüyor
Konu (yani Türkiye’nin PYD ve SDG konusundaki itirazları) telefon görüşmesinde de masaya yatırıldı.
Erdoğan, Türkiye’nin şartlarını iletti ve bölgede oluşabilecek güvenlik risklerini anlattı
Sonra, CIA Başkanı’nın Türkiye’ye gönderilmesi kararlaştırıldı.
Soru şu:
CIA Başkanı’nın ziyareti, sadece Rakka operasyonuyla mı sınırlı?
Elbette hayır...
İlaveten 15 Temmuz girişimi, bu girişimde rol almış kimi İncirlik Üssü unsurları ve bu unsurlarla organik ilişki içinde olan FETÖ’cü-NATO’cu subaylar ele alınacaktır.
Pensilvanya’da mukim Fetullah Gülen’in de önemli görüşme başlıklarından biri olduğunu düşünüyorum.
Muhtemelen iade meselesi de gündeme gelmiştir.
AK Parti Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar, “ABD, Fetullah Gülen’i iade etmez” diyor, “İade edeceğine, intihar süsü vererek öldürür...”
Tayyar, nasıl öldürebileceğini de detaylandırıyor: “Etkisini 15-20 gün sonra gösteren zehirler var.”
Peki, iade korkusu yaşayan Fetullah Gülen, “Türkiye’ye gidip rezil kepaze olacağıma, ölürüm daha iyi” diyerek doğrudan kendi canına kıyabilir mi?
Şamil Tayyar buna ihtimal vermiyor: “Fetullah Gülen canını sever. Canına kıyamaz...”
Kendi canına düşkün Fetullah Gülen, başka canlar konusunda oldukça hovarda, oldukça eli geniş davranmıştı oysa... Taraftarlarından, icabı halinde “ölmelerini” ve “öldürmelerini” istemişti. İntiharı, çoğu zaman bir “tedbir” olarak görmüştü. İnternet mecralarında bu konuda sayısız kayıt var...
Niçin “intihar tedbirini” önce kendi canı (kendi bedeni) üzerinde uygulamıyordu?
Bu sorunun cevabını bilmiyorum.
Şamil Tayyar’ın “Fetullah Gülen canını sever. Canına kıyamaz...” sözleri açıklayıcı olabilir.
Evet, bence de canına kıyamaz.
Kendi bedeni (kendi canı) konusundaki “rikkatini” biliyoruz. Bu durum, vaazlarına da yansıyor. Canını çok seviyor. Bedeni üzerinde yürütülecek pazarlıkların bir unsuru olmak, bunun huzursuzluğunu yaşamak istemiyor. Onu var eden tek şey, başkalarının canı üzerinde kurduğu “iktidar...” Bu iktidarı kaybetmek istemiyor.
Bununla birlikte, artık “taşınamaz” bir konumda olduğunu da görüyor...
Daha ne kadar muhafaza edilecek?
Daha ne kadar korunacak?
15 Temmuz’dan sonra, kurduğu “yapı”yla birlikte deşifre oldu.
Kendisini himaye edenler açısından, oldukça “riskli” bir eleman.
Deşifre olduğu için artık operasyonlarda da kullanılamıyor/kullanılamaz.
Satsan satılmaz, atsan atılmaz.
İade etsen olmaz (çünkü ABD içindeki mutemet unsurların deşifre olması tehlikesi var)... İade etmesen, yine olmaz. Var olduğu sürece iki ülke arasındaki ilişkileri “bozmaya/zehirlemeye” devam edecek.
Peki, ne olacak?
Fetullah Gülen’den kurtulmanın yolu, onun ilelebet susturulması olur herhalde. Bu, “eleman” için de kurtuluş olabilir.
“Bunun yolu nedir?”derseniz, bilmiyorum.
İşin bu kısmını da onu kullananlar düşünsün!