“Emperyalist kuşatma”nın içimizdeki işbirlikçileri için son sözü baştan söyleyeyim: ABD’nin F-35 savaş uçaklarını Türkiye’ye vermemesi, NATO, haliyle ABD’nin nükleer caydırıcılığının sıfırlanması demektir.
Washington-Londra-Brüksel hattının Moskova-Pekin’e dönük endişelerinin tırmandığı, “yeniden nükleer silahlanma ve denge arayışlarının arttığı” bir dönemde Batı’nın taşıyabileceği bir risk değildir bu…
· “YENİ” B61’İ TAŞIYACAK UÇAK MESELESİ…
ABD tarafından soğuk savaş yıllarında üretilen nükleer bombaların askeri kodu, B61’dir. Bu bombalar, bugüne kadar 12 kez teknolojik yenilenme yaşadı. Son yenilenme, Amerikan Ulusal Güvenlik Yönetimi tarafından 2010’da devreye sokuldu. Yönetim, B61 nükleer bomba sisteminin F-35 savaş uçakları için yeniden yapılandırılması sürecini başlattı. Amerikan savunma sanayi B61 nükleer bomba ailesini şu anda esas olarak F-35 savaş uçağı ve B-21 bombardıman uçağına göre yeniden yapılandırıyor.
Türk Hava Kuvvetleri’nin elindeki F-16 savaş uçakları, bir önceki nesil B61’leri hedefe fırlatma teknolojisine sahip. Hava kuvvetlerimizin bu kapasitesi nedeniyle ABD+NATO, İncirlik Üssü’nde çok sayıda nükleer bomba bulunduruyor.
Fakat NATO ordularının F-35’lerle donatılması ve F-16’ların hizmet sürelerini doldurmaları sonrasında Türk F-16’ları “nükleer bombasız” döneme girme riski taşıyor, bu, başta da belirttiğim gibi ABD-NATO nükleer caydırıcılık programında büyük bir kara deliktir.
Yani, ABD’nin, Türkiye’yi F-35 programından çıkarma gibi bir durumu yok, şimdilik İsrail lobisinin sesinin yüksek çıktığı bir dönemde, Türkiye’yi S-400’ler üzerinde baskılamaya çalışan “dönemsel/taktik” bir yaklaşımı var.
· S-400’LERE BİR ŞEY YAPAMAZ, DEVAM EDİN…
Washington’daki İsrail lobisinin Türkiye’ye F-35 verilmemesine ilişkin kampanyasının S-400 alımıyla bir ilişkisi yoktur. Bu konudaki Siyonist kampanya, 2010 yılında başladı.
Şöyle demişiz zamanında:
Washington’daki Siyonist lobinin tetikçisi Michael Rubin, 28 Temmuz 2010 tarihinde Amerikan Kongresi Dışilişkiler Komitesi’ndeki toplantıda “Türkiye’ye F-35 satmamalıyız” dediğinde gündemde S-400 alımı mı vardı, hayır… İsrailli katillerin gerçekleştirdiği“Mavi Marmara Katliamı”nın sıcaklığı yaşanıyordu… Amerikan-İsrail ittifakı F-35’leri teslim etmeme kararı alalı yaklaşık 10 yıl oluyor, bugün bu kararın uygulanma safhasındayız…(1)
Hatta şunları da söylemişiz:
(…) Rubin’in daha o şehitlerin gemi güvertesindeki kanları kurumadan 1 Haziran 2010 günü yazdığı yazının başlığı şöyleydi: Türkiye, Müttefiklikten Düşmanlığa (…) Rubin’in Türkiye’yi resmen düşman ilan eden 2010 tarihli yazısından örnek cümleler: Önümüzde zor kararlar uzanıyor, bir NATO müttefiki olarak Türkiye, ABD silah sistemlerine, taktiklerine ve istihbaratına ulaşabiliyor. Buna izin vermek, Hamas, Sudan ve İran’a izin vermekten farksız değil. Başkan Obama, İran’ın bölgedeki bir numaralı savunucusu Türkiye’ye, planlandığı gibi 2014 yılında F-35’leri teslim etmeyi düşünüyor mu? Hatta Türkiye NATO’da kalmalı mı?(2)
Siyonist tarihçi(!) Daniel Pipes’ın bu yazılardan 10 yıl sonra “Erdoğan’ın Türkiye’si Geri Dönmeyecek” başlıklı yazısında (3), Amerikan yönetimini FETÖ ve PKK ile Washington’da yapılacak düzenli toplantılarla birlikte çalışmaya, FETÖ elebaşının Türkiye’ye iadesi müzakerelerini kesmeye, hatta “Türkiye İran gibi kopmuştur artık geri dönmeyecek, bu haydut devletin NATO’dan da atılması gerekir” demesi bir tesadüf müdür, hayır!..
Dertleri, “stratejik süper güç İsrail” davasıdır. Telaşları, ABD’nin “emperyal derin yapısının” yeniden Türkiye ile “eşit zeminde güçlü müttefiklik” kararı almasından kaynaklanıyor.
S-400 krizi bir palavradır. Devamında gelecek ambargolar laftır.
Yolunuza devam edin, S-400’leri derhal yaşama geçirin.
Yeni dünya dediğimiz böyle kurulacak zaten.
(1) https://www.star.com.tr/yazar/ayasofyayi-acin-incirliki-kapatin-yazi-1460561/
(2) https://www.star.com.tr/yazar/bizi-dusman-ilan-eden-tek-devlet-israil-yazi-1388054/
(3) http://www.danielpipes.org/19391/erdogan-turkey-is-not-coming-back