23 Ağustos itibariyle işgalci İsrail'in saldırıları sonucu 40 bin 265 şehit (16 bin 456 çocuk, 11bin 88 kadın), 93 bin 144 yaralı, 10 bin enkaz altında kayıp var.
Bunlar tespit edilenler.
2 milyon insan göçe zorlanmış evini yurdunu terk etmiş oradan oraya sürülüyor.
İşgal güçleri 885 sağlık çalışanını, 9 bin eğitimciyi, 169 medya mensubunu katletmiş.
Batı Şeria'da işgal güçleri 55 bin 194 hak ihlali yapmış, 11 bin 110 kez Filistin mahallelerine baskın düzenlemiş, 4 bin 370 Filistinli evini basıp 654 Filistinliyi öldürmüş, 5 bin 148 kişiyi yaralamış, 10 bin 786 Filistinliyi de tutuklamış.
Gazze'de taş üstünde taş bırakmadığını cami, kilise okul hastane ayırt etmeksizin bütün binaları yerle bir ettiğini; sürülmüş tarlaları tahrip ettiğini yani insan soykırımının yanı sıra çevre katliamı yaptığını bilmem yazmaya gerek var mı?
İnsanlık katlediliyor çevre mahvediliyor ve tüm dünya seyrediyor.
Maalesef seyredenlerin içinde işgal güçlerini masum gösterircesine 'HAMAS saldırmasaydı bunca insan ölmezdi' diyenlerin sayısı hiç de az değil.
Hatta İsrail'in 76 yıllık işgal katil ve tahriplerini görmezden gelip 7 Ekim'i başlangıç gibi değerlendirenler var.
Oysa 7 Ekim bir sebep ya da başlangıç değildir, sonuçtur!
7 Ekim 76 yıllık işgal ve ihlalin sonucudur.
Maalesef Temmuz ayının başında Mahmud Abbas başkanlığındaki Filistin yönetimi de Gazze'deki ölümlerin sorumluluğunu HAMAS'a yükleyen, kâtil ile kurbanı aynı kefeye koyan ve İsrail'i cesaretlendiren bir bildiri yayınladı.
Filistinli gruplar bu açıklamaya çok sert tepki gösterdiler.
'Hadi Gazze'de öyle pekâlâ senin yönetimindeki Batı Şeria'da 654 Filistinlinin öldürülmesinin10 binden fazlasının tutuklanmasının sebebi de mi HAMAS direnişi?' dediler.
'Batı Şeria'da Filistinlilerin topraklarının işgal edilip Yahudi yerleşim birimlerinin kurulmasının sorumlusu da mı HAMAS direnişi?' dediler?
'Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere saldırıp mülklerini işgal etmelerinin sebebi de mi HAMAS direnişi?' dediler.
Anketler, Abbas'ın muhtemel bir seçimde FETİH'in tek adayı olması halinde yüzde 20, FETİH'den ikinci bir aday çıkması halinde halk desteğinin yüzde 5'lerde olduğunu gösteriyor.
İşgale karşı direnişten ziyade işgalcileri memnun eden Filistin yönetimin başında bulunan Abbas ve partisi Baascı FETİH, Filistinlilerin halk desteğini tamamen kaybetmiş olmanın etkisiyle olsa gerek Çin'deki toplantıya katılmış ve başta HAMAS olmak üzere 14 grubun ortak bildirisine imza atmıştır!
Aslında Müslüman ülkelerin yapması gerekeni Çin yaptı.
14 Filistinli grup ve partiyi bir araya getirdi ve birlikte hareket etmelerini içeren bir bildiri imzalattı.
21 Temmuz'da gruplar Pekin'de bir araya geldi ve 23 Temmuz'da Pekin Bildirisi diye bilinen 8 maddelik bildiriyi yayınladılar.
Bu toplantı ve bildirinin en önemli yanı Abbas'ın sürekli dışladığı HAMAS'ın da katılmış olmasıydı.
HAMAS'ın katılımına itiraz etmemesi, daha sonra TBMM'deki konuşmasında milli birlikten bahsetmesi ve ya şehadet ya zafer diyerek HAMAS'ın direnişine destek vermesi, Abbas'ın Filistin davası lehine geri adımı olarak değerlendirilebilir.
14 Filistinli grubun imzaladığı 8 maddelik bildirinin uygulanması Filistin direnişinin güçlenmesini de sağlayabilir.
Bildiri, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını ve ilgili BM kararlarının uygulanmasını, 2011'deki Kahire ve 2022'deki Cezayir'de alınan Bölünmeyi Bitirme (milli birlik) anlaşmalarını uygulamayı ihtiva ediyor.
Bildiri 3. maddesinin (c) şıkkında, 'Filistin anayasası gereği başkanın kararıyla geçici milli birlik hükümeti kurmayı, kurulacak hükümetin Gazze dâhil bütün Filistin topraklarında yürütme görevini üstleneceği ve genel seçimlere hazırlık yapacağını karar altına alıyor.
8. maddede bildirinin uygulanması için grupların genel sekreterlerinin acilen toplanarak bir icra mekanizması oluşturup harekete geçmek için gündem belirlemeleri üzerinde anlaştıklarını içeriyor.
Şimdi yapılması gereken daha doğrusu Abbas'ın yapması gereken önce genel sekreterler toplantısı düzenleyip icra mekanizmasını oluşturmak, peşinden geçici milli birlik hükümeti kurmak ve seçimleri yaparak halk desteği almış bir yönetimin işgale karşı direnişini temin etmektir.
Aksi takdirde TBMM'de yapılan o güzel konuşma havada uçuşan kelimelerden ibaret kalır.
Pekin Bildirisi de tıpkı öncekiler gibi kâğıt üzerinde mürekkepten öteye bir anlam ifade etmez!
Abbas'ın asıl imtihanı budur!
Bakalım, 'Bizim canımız Gazze'deki çocukların canından daha değerli değildir!', 'Ya şehadet ya zafer!' sözlerinin arkasında durarak hakikaten direnişe destek mi verecek yoksa İsrail'in baskılarına boyun mu eğecek?!
Beklentimiz ve temennimiz Abbas'ın bu imtihanı geçmesidir aksi takdirde kaybeden ve zarar gören sadece Abbas değil tüm Filistinliler olacaktır!