Tam -Amerika da artık Asya’ya yöneldi... Avrupa’yı artık gözü görmez- tamtamları vurulurken... -Hatta ABD artık NATO’dan da uzaklaşır- lafları çalkalanırken... -İngiltere de AB’den uzaklaşıyor- bulutları toplanmaya başlamıştı ki... Amerika Avrupa ile ilgisinin kesilmediğini net ifade edip, İngiltere’ye -AB’den uzaklaşmayın- dedi...
ABD Dışişleri yetkilisinin Londra’da medyacıları toplayıp -Birleşik ve dışa dönük bir AB arzuluyoruz, bunun içinde İngiltere de olmalı- demesi, İngiliz hükümetine ve seçmenine açık ilan sayıldı. Uyarıdaki diplomatik nezaketin tozunu alınca -AB’den koparsanız, bizim için değeriniz de azalır- mesajı, hayli köşeli duruyor. Uyarıyı yapan ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon tabii ki -İngiltere’nin içişlerine karışmayı düşünmüyoruz- dedi... Ama bu saatte içişleri mi kaldı? Herkes herkese her yerde karışıyor. AB demek zaten -içişleri- kavramı olmaması demek.
Geçen hafta yazmıştık, İngiltere içinde zaten var olan -Ne Avrupası? Biz Avrupa istemiyoruz- hareketi giderek güç kazanıyor. Ekonomik krizi AB’den bilen İngilizler, AB kısıtlamalarından çıkılırsa, ekonominin düzeleceğine inanıyorlar. Bu arkadaşların -yapısal sorun- denen boyuttan habersiz olmaları, kuvvetle muhtemel. Yani İngiltere’nin sorunu AB’nin çalışma saatlerini sınırlayan kurallarından çok, ekonominin yapısal hastalıkları, ama kural önce dışarıyı suçlamak...
İngiltere’de AB karşıtı parti, İktidar ortağı Muhafazakar Parti’nin tabanını yemeye başladı. Başkan Cameron da partiyi ve tabanı korumak için ‘AB referandumu’ önerdi... Yani soralım, çıkalım mı- diye... ABDli yetkili Gordon, AB’de böyle referandumlardan sonra ülkelerin kendi içlerine kapandıklarını hatırlattı.
Gordon, ABD’nin -İçe kapalı bir AB değil, aksine dışa açık bir AB- istediğini vurguladı. Yani devir zaten tek kovboy devri değil. Bölgesel ittifaklar ile takımadalar oluşturmak, daha etkili ve daha az masraflı. İngiltere sırf kapris yüzünden bağları gevşetirse, AB Almanya’nın eline kalıyor. ABD’nin ise Londra ile olan muhabbetinin aynısı Almanya ile yok. Ayrıca Gordon, ABD-AB ticaret anlaşması görüşmelerinin başlamak üzere olduğunu ve ABD’nin AB ile ilişkileri yeni boyuta çıkaracağını hatırlattı. İngiltere’ye de şimdiden -yapmayın- diyerek, gelecekteki kartopu-çığ etkisini önlemek istiyor.
ABD son yıllarda sık sık Türkiye’nin de AB’ye alınmasını söyledi. ABD’nin, Türkiye’nin neden AB’ye girmesi gerektiğine dair tezleriyle İngiltere’nin neden çıkmaması gerektiğine dair tezleri, örtüşüyor. Ana gerekçe AB’nin içeri kapanmaması, dışarı açılmasıdır. Tabii aradaki fark, biri bütün AB’ye çağrı, diğeri de AB’den çıkalım mı, diye oy kullanmaya hazırlanan İngiliz seçmene çağrı. Aslında İngiltere’de hava biraz güzel olsa, güneş olsa, İngiltere seçmeni yaz tatiline bile Avrupa’ya gitmez... Ama işte coğrafyanın gözü körolsun.
Londra’nın bu ara derdi, ‘çıkma’ tehdidiyle AB’nin yeniden müzakere edilen temel anlaşmasında İngiltere’ye istisna tanıması. Ancak bu anlaşmanın büyük revizyonu ya da Londra’ya ‘finans merkezi’ iltiması sağlaması mümkün değil. Kapı bir açılırsa herkes keyfine göre AB istemeye başlar... Şimdlik, anlaşmanın mali entegrasyon adımları taşıması bekleniyor. İngiltere’de AB referandumu zaten 2015’te Cameron’un seçilmesine bağlı. Sonra 2017-18’de referandum. Ama 5 yıl sonrasına mı şimdiden dertlenmeye başladık? 5 yıl sonra AB nin kaçta kaçı Euro kullanacak? Yunanistan Euro’da olacak mı? Ya İtalya? Ve en önemlisi: Berlusconi’nin AC Milan’ı İtalyan liretiyle futbolcu transferi nasıl yapacak?
twitter.com/selimatalayny