Paris’ten takip ederken bu denli anlaşılmıyordu. Ekranlara yansıyan görüntülerde Gezi olayları nedeniyle tutuşmuş sokaklar vardı ama kırılmış ahenk, kaybedilme riski taşıyan ortak dilin can çekişmesi bu kadar açık değildi.
Her seferinde heyecan ve özlemle geldiğim memlekette bu kez sokaklarda kol gezen tahammülsüzlük suratıma tokat gibi çarptı.
“Peki neden?” sorusuna ise konuştuğum insan ve arşınladığım sokak sayısı kadar farklı ve birbiriyle çelişen yanıtlar aldım.
“Nerede hareket, orada bereket?” demek de pek mümkün olmuyor, özellikle uluslararası zeminde pusuda bekleyen çevrelerin atmaya hazırlandıkları adımlara bakınca, sonuç pek bereketli olacak gibi değil.
AB’den söz ediyorum. Esasen son gelişmelerden sonra AB ile değil, Almanya ile bir kriz yaşanıyor görüntüsü var. Almanya, 26 Haziran’da açılması planlanan “bölgesel politikalar” faslını engelliyor. AB’nin genelinde ise bu faslın açılması yönünde bir eğilim var. Bu yazının yazıldığı saatlerde Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu ile Ankara’daki Alman büyükelçi karşılıklı olarak bakanlıklara davet edilmişti.
Fasıl açılması için Brüksel’e gitmesi beklenen AB Bakanı Egemen Bağış’ın programı iptal olmamıştı. AB Bakanı Bağış, Cuma günü yoğun diplomatik trafik sırasında Almanya ile gerilen gündeme sağduyulu bir yorum getirip önemli bir çağrı yaptı:
“Yaptığımız tamamen Almanya’ya “ahde vefa” ilkesini hatırlatmaktır. Alman dostlarımızın, bizim samimi uyarılarımıza tahammülsüzlükleri ve bunları farklı yönlere çekmesi de bizi üzmüştür. Bunların ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesini ve tehdit yerine demokratik mekanizmaların vurgulanması olarak algılanmasını beklerdik. Türkiye-Almanya dostluğunu AB müzakere sürecini ilerletmek için bir fırsata dönüştürmek herkes için en iyi seçenektir. Gelin “Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek” deyimini Avrupa Birliği sürecimizde gerçekleştirelim ve müzakere sürecini birlikte ilerletelim.”
Bağış’ın bu sözleri krizi yumuşatmaya yönelik sözler olarak değerlendirilmeli.
Pazartesi günü yapılacak olan AB üyesi ülkelerin daimi temsilcileri yani COREPER toplantısında halen şans var.
Nicolas Sarkozy’nin Fransa’sı nedeniyle resmen olmasa da fiili olarak askıya alınan AB müzakereleri, üç yıl aradan sonra 26 Haziran günü açılacak yeni fasıl ile nefes alacaktı. Ayağa kalkmak, koşmak değil, şöyle bir silkelenme fırsatı bulacaktı. Halen şans var.
Gazi’ye Van’dan bakmak
Geçtiğimiz haftasonunda Van’ın Bahçesaray İlçesi’nde Feqiye Teyran Festivali düzenlendi. Feqiye Teyran yüzyıllar önce bu bölgede yaşamış olan bir ozan. Kürt dilinin en önemli ozanlarından. Festival kapsamında Kürtçe olarak Feqiye Teyran sempozyumu yapıldı.
Evsahipliği yapan Van milletvekili Gülşen Orhan, sırtına yüklediği halıyı piknik alanına kadar taşıyan, elleriyle misafirlere yemek yapan, bu önemli organizasyonun her detayıyla ilgilenen bir siyasetçi. O toprakları ve o toprakların gerçeklerini, bilinmeyenlerini gündeme getirmek için harıl harıl çalışıyor. Festivalin davetlileri arasında olan bir diğer siyasetçi de Akil Adamlar Heyeti’nden Abdurrahman Kurt idi.
Gezi olaylarının Kürt sorununun çözümü için başlatılan sürece etkisini konuştuk Kurt ile.
Gezi’de Akil adamların çalışmalarına itiraz eden ulusalcı çevrelerin bu tezlerinin çürüdüğü yorumunu yaptı Abdurrahman Kurt.
“Bizim toplantılarımıza engel olmaya çalışan ulusalcı çevreler, Gezi olayları sırasında karşı oldukları politik çevrelerde yan yana durarak kendi tezlerini çürüttüler” şeklinde konuştu.
Abdurrahman Kurt raporların sunulma aşamasında olduğunu hatırlatarak, Akil Adamlar çalışmasının bir nevi “yerel parlamento” işlevi gördüğünü de sözlerine ekledi.
Alevi dosyasında adımlar yolda
Öte yandan, Gezi olayları nedeniyle kaşınan toplumsal sinir uçları arasında Alevi toplumunun hassasiyetleri de bulunuyor. Hükümetin bu gerilimi azaltmak adına önümüzdeki süreçte Alevi toplumunun beklentileri ve hassasiyetlerine yönelik sürpriz adımlar atması bekleniyor. Kısaca Kürt sorununun çözüm sürecine paralel olarak bir Alevi dosyası da masada.