Beşar Esed ateşle oynuyor... Bir yılı aşkın bir süredir bir yandan dünyanın en kanlı katliamlarını gerçekleştiriyor, diğer taraftan seçimden ve reformdan bahsediyor. Söz veriyor, tutmuyor... “Çekileceğim” diyor, bir şehirden çekilip öbürüne giriyor... Birleşmiş Milletler’i, Arap Ligi’ni ve tüm dünyayı oyalıyor, kandırıyor... Bu şekilde bir yıl geçtiği için bundan sonraki yılların da böyle geçebileceğini sanıyor. Oysa çember daralıyor, sabırlar tükeniyor... Daha önce de defalarca yazdık, Esed’in sonu belli, Suriye’ninki ise belirsiz. Esed reformları geciktirdikçe yapabilecekleri de her geçen gün azalıyor. Geçmişte diplomasi seçeneklerden biriyken bugün şiddet içermeyen bir seçenek düşünebilmek oldukça zor...
Diğer taraftan dünya kendi dertleriyle çok meşgul: Avrupa gündeminde ekonomik kriz Suriye’nin çok önünde bir yer işgal ediyor. Yunanistan ve diğer bazı AB üyeleri ölüm kalım savaşı verirken Suriye gibi pahalı bir cephe açmayı kimse istemiyor. ABD ise yaklaşan başkanlık seçimleri ve ekonomide yaraları sarmakla meşgul. Obama iktisadi ve sosyal reformlardan hatırı sayılır sonuçlar almaya başladı, tüm bunların Suriye ile mahvolmasını istemiyor. Ancak Avrupa da, ABD de Suriye’ye daha uzun süre bigâne kalamayacaklarını biliyorlar. Çünkü Suriye İran’ın Ortadoğu’ya uzanan kolu gibi. Çünkü Suriye tüm bölgeyi terörize eden ve tüm dünyayı etkileyen bir baş ağrısına dönüşüyor. Üstelik sorunun çözülmediği her gün olası bir çözümün Batı’ya maliyetlerini arttırabiliyor. Nitekim ABD’de “neden Suriye ABD için çok hayati bir öneme sahip” tartışmaları başladı bile...
***
Rusya, Çin ve İran ise şu ana kadar Esed Rejimi’ni uluslararası müeyyidelerden korumayı başaran üçlü. Ancak Rusya ve Çin’in de sabrı tükeniyor. Örneğin Suriye’nin Türkiye sınırına ateş açması bu iki ülkeyi zor durumda bıraktı. Rusya da, Çin de Türkiye ve Arap dünyasının yükselen tepkilerini göz ardı edemez. Üstelik Esed’in hatalar yapmaya devam edeceği açıkça görülürken.. Başka bir ifade ile Moskova da Pekin de verdikleri destek ile Suriye’de çözümün sağlanamayacağını biliyorlar. Onların kazandırdığı zamanı Esed bugüne kadar hiç iyi kullanamadı. Oysa altın kıymetindeki bu sürede Esed reform yaparak veya şiddet kullanarak ayaklanmaları bastırabilirdi. Esed’se ne reform yapabildi, ne de silahla muhalifleri susturabildi. Tam tersine şiddet tırmandı, çatışmalar tüm bölgeyi tehdit etmeye başladı. Bu nedenle Çin ve Rusya verdikleri desteği yakın zamanda gözden geçirebilirler. İran’ın durumu ise bu iki ülkeden çok farklı. İran için Suriye bölgedeki karakoldu. Bölgede İran’a gelebilecek pek çok saldırıyı Suriye göğüslüyordu. Ayrıca Suriye-İran ittifakı sayesinde Lübnan’da İran’a yakın gruplar gücünü koruyabiliyordu. Gelinen son noktada ise İran, Suriye’yi kendisine gelebilecek bir Batı-İsrail saldırısında kalkan olarak görüyor.
***
Dediğimiz gibi, Esed ateşle oynuyor ve girdiği kapandan çıkışı çok zor. Bu çaresizlik içinde bazıları Esed’in kulağına şöyle fısıldıyor: “Türkiye’yi savaşa çek, bu işten kurtul”. Bu şeytani sese göre Türkiye-Suriye savaşı içerideki muhalifleri bastırmak için iyi bir gerekçe olabilir. Dışarı ile savaşta iç kamuoyu birleşir, dış dünya da savaş nedeniyle içerideki insan hakları ihlallerini göremez. Böyle bir savaş İran’ın da işine gelir: Böylece Türkiye batağa saplanır, Türklerin İran’ı sıkıştıran fikri, siyasi ve ekonomik sıçrayışı sona erer; Irak’tan sonra Suriye’deki savaş ABD’ye olası bir İran müdahalesini de uzun süreliğine erteletir. Suriye’deki savaşa Lübnan ve İran’dan da katılanlar olur, El Kaide bu fırsatı kaçırmaz, dolayısıyla İran için Irak’tan sonra Suriye’de de geniş bir etki alanı doğar. Şaşırtıcı bir şekilde Türkiye’yi savaşa çekmek İsrail’in de işine gelebilir.
Son gelişmeler öyle gösteriyor ki Esed bu şer seslere daha fazla kulak veriyor. Türkiye bu ateş çemberine girmemek zorunda. Çünkü Suriye Türkiye’nin tek başına kaldıramayacağı kadar ağır bir yük... Bu bağlamda uluslararası kamuoyunun dikkatini canlı tutmaya devam etmek ve tahriklere kapılmamak zorundayız.