Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun, Suriye askerlerinin sınır bölgesinde gerçekleştirdiği saldırı sonrasında Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile yaptığı telefon görüşmesi, bölgedeki gelişmeler açısından önemli bir bağlantı kuşkusuz.
Davutoğlu, aslında, Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim’in Moskova’da olmasını fırsat bilerek arıyor Lavrov’u...
Türkiye’nin Rusya üzerinden Suriye yönetimine ilettiği mesaj çok net: “Sınırda yaşanılan ve Türkiye’ye sığınmaya çalışan insanların yanında Türk vatandaşlarının da zarar gördüğü türden olay tekrarlanırsa, Ankara hiç kimseye danışmadan, istişare etmeden ve uyarmadan gerekeni yapacak!..”
Bu sözlerin diplomasideki anlamı, Türkiye, sınır güvenliğini sağlamak için gerekirse “öte tarafa” girecek.
Askeri müdahalede bulunmayın
Lavrov mesajı aldığını ve el-Muallim’e ileteceğini ifade ederken Moskova’nın bir hassasiyetini de taşıyor telefon görüşmesine. Rusya, Türkiye’den “sabırlı olmasını”, tek taraflı askeri müdahaleden uzak durmasını “rica ediyor.” Devamında Lavrov, Rus medyasına, Türkiye’den bu tür bir “soğukkanlı mesaj aldığını” aktarıyor...
‘Mehmetçik basiretli olmasaydı’
Gelişmeler nedeniyle Ankara’daki makamını bırakıp Hatay’a geçen “güvenilirkaynak” ile görüşmemizde aktardığı bir detay, aslında sınır bölgesindeki durumun ne ölçüde kritik olduğunu göstermesi açısından önemli: “Ya, sınırdaki o sırada görevli olan askerimiz, o Mehmetçik, basiretli davranmasaydı ne olurdu, bir düşünsenize... Durumu gözünüzün önüne getirin onun açısından. Suriye sınırından bir grup sivil giyimli insan size doğru koşuyor, bu arada tam olarak tespit edemediğiniz bir yerlerden de üzerinize mermi yağıyor. Bu arada vurulanlar olduğunu görüyorsunuz ve siz nöbet yerindesiniz. Gencecik askerler bunlar. Bir anda karar verip elindeki tüfeğin şarjörünü öteki tarafa boşaltsa, işte her şeyin başladığı o an olur.”
Rusya’nın yumuşayan tutumu
Beşar el-Esed rejiminin sürdürdüğü katliam politikası belli ki Rusya’yı da köşeye sıkıştırmış durumda.
1. Rusya, Suriye üzerinde etkili bir devlet gibi görünmekle birlikte, Şam yönetimine hiçbir uyarısını tam olarak kabul ettiremeyen durumda kalıyor olmaktan çok rahatsız. Bu nedenle Lavrov,el-Muallim’i, Annan’a verdikleri sözü yerine tam olarak getirmeleri konusunda “son kez” uyardı.
2. Rusya, Suriye krizinin çözümü yolunda BM Güvenlik Konseyi ile uyumlu çalışma isteğini açıkladı.
3. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov,bugün Washington’daki G-8 toplantısı çerçevesinde Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, Japon ve Kanadalı meslektaşlarıyla bir araya geliyor. O toplantıda belli ki artık “elleri kanlı” gözükmek istemiyor ve “Batı ile hesaplaşan Rusya” görüntüsünden bir an önce kurtulmak istiyor.
Günümüz Rusya’sı, eskinin Sovyetler Birliği değil. Halkının ekonomik refahı ve ulusal güvenlik istikrarı için Batı ile uyumlu yaşamak durumunda olan bir “ulusaldevlet” ve anladığımız kadarıyla Suriye Dışişleri Bakanı, Moskova’nın kendilerine çok geniş ve uzun vadeli bir kredi açmadığını Moskova ziyaretinde görmüş oldu.
İran-Türkiye: Soğuk Savaş?
Türkiye ve İran bölgesel güç dengelerinde birbirlerine ihtiyatla yaklaşan iki büyük devlet, ama, Suriye krizi, ilişkilerin gerçek anlamda sınavdan geçtiği bir süreç olarak yaşanıyor. İki ülkenin “karşılıklı çıkarlara” dayalı, “mantıklı anlaşma” zeminli ilişkilerinde “sıcak gelişmelerin” olması beklenmemeli. Tahran ve Ankara karşı karşıya gelmemek için ellerinden geleni yapacaktır. Bütün bu gelişmelerden sonra hazırlıklı olmamız gereken ana gerçek, iki ülke ilişkilerinde “Soğuk Savaş” döneminin başlayabileceğidir. Askerlerin cephe gerisinde kaldıkları, istihbarat servisleriyle diplomatların mücadelesinin yükseldiği çok farklı bir dönem.
Yine McCain ve İsrail
Bekliyordum, John McCain ne zaman ortaya çıkacak diye, bu kez yanına Joe Liberman’ı da alarak Hatay’a geldi. İkisi de Amerikan Kongresi’ndeki Yahudi lobisinin en güçlü senatörleri. John McCain, Libya’daki çatışmaların tırmandığı bir dönemde Bingazi’de görülmüş, Kaddafi karşıtı güçlere açık destek vermişti. İki Amerikalı senatörün “derhal” hava bombardımanının başlamasını istemeleri dikkat çekici. Belki Amerika’nın değil ama, İsrail’in Suriye’de “Libya trajedisi” tarzı bir sonuç arzu ettiğini de ikilinin Türkiye ziyaretiyle anlamış olduk.