Picasso, ömrü boyunca 13 bin beş yüz tablo, 100 bin baskı, 34 bin eskiz, 300 heykel, sayısız taslak yapmış. Picasso koleksiyonlarının yakında 10 trilyon dolar sınırını geçeceğini, sonra da 20 trilyon dolara hızla tırmanacağını söyleyebiliriz. Tabii çoğu kamusal alanlarda değerlendirilen, saklanan Picasso koleksiyonlarına pek değer biçilemiyor, eskizlerin değeri belli değil. Ama yine de şunu söyleyebiliriz; Picasso bugün tek başına ABD’nin 14 trilyon dolara varan dış borçlarını ödeyebiliyor, ayrıca zorlarsa -tahminen birkaç yıl sonra- Britanya’nın 10 trilyon dolara giden borcunu da üstüne koyup ödeyebilir.
20. yüzyıl acayip bir yüzyıldı. Kalpazan bir imparatorluk ortaya çıkardı, faşizmleri gösterdi insanlığa ama aynı zamanda savaşla ayakta duran bu kalpazanlığın içinden şaşırtıcı ışıltılar ortaya çıktı. Aynı şey Einstein için de geçerli. Hem Picasso’nun hem de Einstein’ın aynı cehennemin çocukları olması tesadüf değil herhalde.
Geçen hafta Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) açıklama yaptı. CERN yöneticisi Bertolucci, ‘Atomaltı parçacıklar da her madde gibi sınırlı hızda... Işık hızını geçecek bir deney yaşamadık’ diyerek Einstein’ın boşlukta hiçbir maddenin ışık hızını geçemeyeceği tezinin hâlâ geçerli olduğunu itiraf etti.
CERN’de yapılan deneyin, acele edilerek, Einstein’ın kuramının çöktüğü haberi ile verilmesinin nedeni de nötrino parçacıklarının ışık hızını geçeceği varsayımının (hipotezinin) tezmiş gibi anlatılmasıydı. Çünkü görelilik kuramı, ışık hızını sabit bir değer olarak alır. Kuramın ışık hızının geçilemeyeceği varsayımı ise bir cismin kütlesi ile hızı arasında kurulan ilişkide gizli. Yani cismin kütlesi cisim hızlandıkça artar. Işık hızında maddenin kütlesi sonsuza gider. Dolayısıyla ışık hızını, bir kütleye sahip madde geçemez. Sonsuzdur çünkü. Burada hız ile kütle arasındaki ilişki, kütleye uygulanan enerjinin kütleye hakimiyetini kaybetmesiyle son bulur. İşte CERN’de yapılan deneye en temelli itiraz da bu noktada gelmişti zaten. Deneyin öznesi olan nötrino parçacıklarının kütlesi yoktur; dolayısıyla böyle bir deneyin öznesi olamazlar, olsalar bile burada ışık hızının aşılması görelilik kuramının çöktüğü anlamına gelmez. Nitekim CERN uzmanları şimdi, < span class="text42">‘teçhizatın hatalı, kurgunun yanlış, sonuçların da geçersiz’ olduğunu söyleyerek, bu gerçeği kabul ettiler. Sanıyorum sorun da burada. Einstein’ı aşmak için, ilk önce onun modeli aşacak bir model ortaya koymak gerekir.
Einstein’ın kuramının, bize içinde bulunduğumuz evrenin yasalarını açıklayan birçok yönü olduğu gibi kuram, bu yasalardan da öte temel bir felsefi anlayışı ve bu anlayışın diyalektiğini ortaya koyar. Ancak bu kuramın matematik bütünlüğünde ışık hızı sabittir. Einstein’ın, ışık hızının aşılamayacağı çürütülerek, aşılması tabii mümkündür ama bu bir başka boyut ve matematik model gerektirir. Bu olmadan Einstein’ın aşıldığını söyleyemeyiz.
Bu açıdan Einstein Newton’u aşmıştı ama Newton olmadan da Einstein olamazdı. Newton yasaları, mekaniğin yasalarıdır; çünkü bu yasalar, bir sanayi devriminin ilk makineleri gibi, kurulup, bir iki yağlamayla, hiç aksamadan çalışacak bir saat düzeninde dünyayı tahayyül etmişlerdir. Zaten kapitalizmin ve onun sanayisinin modernizmi ve ‘aydınlanması’ da bu ‘mekanik’ -determinist- yukarıdan belirlenen temel üzerinde biçimlenmedi mi?
Hâlâ Newton’un ayaklarının dibindesiniz!
Şimdi şu soruyu soruyorum: Sanayi kapitalizminin ortaya çıkardığı bütün siyasi akımlar -genel olarak da sol ve sağ- Newton mekaniğinin bir yansıması değil miydi; bu akımlar sizce Einstein’ın görelilik kuramına hiç uğradı mı, yine bu dünya, Picasso’nun birkaç fırça darbesiyle bütün yaşanmışlıkları anlatan kübizmine varabildi mi?
Einstein’ın bir formülle anlattığını Picasso bir fırça darbesiyle anlatmıştır. Bu anlamda görelilik kuramıyla kübizm aynı şeydir. Ama daha buraya ulaşamadık. Newton’un mekanik işleyişindeyiz hâlâ.
Einstein’ın kuramı, tam da bu mekanik işleyişi aşar. Maddenin enerjiden ayrı olamayacağı ve birbirine dönüşeceğinin ispatlanması, sanayi sonrası toplumun temelinin ilk harcıdır. Bütün kütlesi olan maddeler yoğunlaşmış enerjidir. Kuram, burada enerji ile madde arasında ışık hızı sabitiyle ilişki kurar ve enerjiyi açığa çıkartır.( E=m c2) Einstein’ın deyimiyle bu formül, bir kömür parçasının bütün Prusya Ordusu’ndan daha güçlü olduğunu anlatır.
Şimdi siz hâlâ, kalpazan imparatorluk ekonomisinin (faizin, karşılıksız paranın, rantın ve militarizme dayalı bir ekonomi-politiğin) ürettiği kalıplarla düşünürseniz, Picasso gibi bir değerin nasıl tek başına bütün bu batağı temizleyebileceğini, Einstein’ın neden hâlâ aşılamadığını hiç ama hiç anlayamazsınız...