Türkiye’nin pazar lideri bebek gereçleri markası Wee Baby, 100 ayrı ürün çeşidini Avrupa ülkelerinin yanı sıra Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetleri’ne satıyor. Tamamı yerli sermayeli şirket şimdi organik bebek giysileri üretmek için kolları sıvadı.
Kozmetik malzemeleri pazarlarken Türkiye’de bebeklere yönelik ciddi bir faaliyetin olmadığını farkeden Savaş Damargüç’ün attığı küçük adım, şimdi koşarak büyüyen ve hatta bebek sağlık ürünlerini yurt dışına satacak hale gelen bir deve dönüştü. 26 yıl önce pazarda sadece iki yabancı firma ve birkaç küçük yerli üretici faaliyet gösterirken, iki ürünle mevcut markalara rakip olan Burda Bebek, bugün yüzde 100 yerli sermayeyle ürettiği 100 farklı türdeki ürünüyle Avrupalı ve Ortadoğulu bebeklere hizmet veriyor. Wee Baby markasıyla Amerika ve Kanada’ya da çıkarma yapmaya hazırlandıklarını anlatan Burda Bebek Yönetim Kurulu Üyesi Cevdet Usta “Geçen yıl ihracata başladık. Şu anda İran, Irak, Mısır, Tunus, Libya, Filistin, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Makedonya’ya 2 milyon dolarlık ihracatımız var. Yakında Almanya, Meksika ve ABD’ye ihracata başlıyoruz” dedi. Yakında organik bebek giysilerini de piyasaya süreceklerini anlatan Usta’yla hikayelerini, çalışmalarını ve hedeflerini konuştuk:
Uluslararası arenada yerli bir markayla rekabet ediyorsunuz. Hem de ithalatçı değil üretici olarak.
1986 yılında bu alandaki eksiği gördüğü için ilk adımı atan Savaş Damargüç oldu. Burda Bebek çatısı altında Bebsi markalı ürünler yapıldı ilk başta. Sadece iki tür ürün; bebek bardağı ve diş kaşıyıcı... Sonra ürün yelpazesini genişlettik, 100 çeşit ürüne kadar çıktık. Büyüyerek zaman içinde bu sektörde varolan bir boşluğu da doldurmayı başardık. Kurucumuz Savaş Bey, pazarlama kökenli. Türkiye’de önde gelen pazarlama firmalarında çalışmış. Üst düzey yönetici görevlerinde bulunmuş. Sonra ıtriyat toptancılığı yapmış. İşte bu dönemde bebek gereçlerinin eksiğini görmüş ve yatırıma karar vermiş.
Sektöre adım attığınız günlerde pazar yapısı nasıldı?
O zaman pazarda iki yabancı firmanın dışında ciddi iş yapan yoktu. Birkaç tane de küçük yerli firma faaliyet gösteriyordu. Ama onlar da merdivenaltı dediğimiz ve standardı olmayan üretimin yapıldığı firmalardı. Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisine geçişiyle beraber oluşan rekabet ortamında üretim anlayışı da farklılıklar gösterdi. Bilinç arttı, talepler değişti. Biz de bu şartlara uyum göstermeliydik ve asıl markamız Wee Baby doğdu. 1998 yılında hemen kendi laboratuvarımızı kurduk, uluslararası normalara üretim yapmaya başladık.
Bebekler için çalışıyorsunuz. Bu çerçevede neler yapıyorsunuz?
Keyfli bir işimiz var. Bebeklerin ihtiyaçlarını karşılayacak, tekstil dışındaki hemen her ürünün üretimini yapıyoruz. Türkiye’de bulunduğumuz sektörde Türk sermayeli lider oyuncu durumundayız. Hammadde, Türkiye’de üretilmediğinden dünyada kabul görmüş firmalardan almak durumunda kalıyoruz. Örneğin petrokimya ürünü olan kauçukları kullanmıyoruz ürünlerimizde. Dünya standartlarında üretim yapıyoruz. Ürünlerimiz arasında biberon, emzik, alıştırma bardağı, beslenme kaşığı, diş halkası, bebek önlükleri, termometre, oyuncak, krem, pudra, banyo gereçleri, ıslak mendil, fırça seti ve anne destek ürünleri gibi çeşitlerimiz var. Türkiye’de ilk TSE belgesi ile birlikte Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndan üretim izni alan firma durumundayız.
Wee Baby, markasını seçmek nereden aklınıza geldi?
İlk bakışta yabancı marka izlenimi veriyor, ilk piyasaya çıktığımızda da öyle sanıldı zaten. Öyle olmadığını anlattıkça, tanındıkça yabancı markalar karşısında da avantajlı hale geldik. Wee Baby’nin anlam açısından bir hikayesi yok. Aslında bebek ağlamasından esinlenerek bu ismi seçtik.
Yeni yatırım planlarınız var mı?
Yıllık ürün adedimiz 20 milyonun üzerinde. Makine parkurunu yenileyerek kapasiteyi artırıyoruz. Zamanı geldiğinde organik bebek giysileri ve gereçleri üretmek gibi bir planımız var. Kısa zamanda devreye alabiliriz, piyasa araştırmaları ve alt yapı çalışmalarını tamamladık. İş sadece karar verip üretime geçmeye kaldı.
Sizin ihracata yönelik de çalışmalarınız var...
2011 yılında ilk kez yurt dışına adım attık. Köln’de fuara katıldık ve gördüğümüz talep karşısında dünyaya açılma kararı aldık. Bu yıl Amerika ve Meksika’ya gideceğiz. 2 milyon dolar civarı bir ihracatımız var. Komşu ülkelerle devam ediyoruz. İran, Irak, Mısır, Tunus, Libya, Filistin, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Makedonya var. Yakında Almanya ve ABD’ye ihracata başlıyoruz. Rusya, Gürcistan, Türkmenistan, Kazakistan, Ukrayna da başladığımız ya da başlamak üzere olduğumuz ülkeler arasında yer alıyor.
Gelecekteki projelerinize ilişkin neler söylemek istersiniz?
Hedefimiz sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da global rakiplerimizle rekabet edebilir duruma gelmek. Bu nedenle her yıl 2 milyon dolar civarında bir yatırımımız oluyor. Önce yurt içinde pazar payımızı artırmak için çalıştık. Yurt içindeki payı artırmak için üretim kapasitemizi bir noktaya getirdik ve ardından yurt dışı için yatırımlara başaldık. 4 yıldır sürüyor. Bu çalışmanın bize maliyeti 5 milyon doları buldu. Her yıl bu böyle devam ediyor.
Bebeklerin de modası var mı?
Ürünlerin tasarımını kendimiz yapıyoruz. Dünya trendini takip ediyor ve ona göre belirliyoruz. İş ortaklarımızın taleplerine göre şekil alıyoruz. Bebekler de moda takip ediyor, trendler değişiyor. Örneğin eskiden kırmızı gibi canlı renkler talep edilirken şimdi daha soft ve pastel renkler tercih ediliyor.
Organik giysileri ürettiğimizde mağazalar da gelecek
BİZİM ürünlerimizi verdiğimiz yerler eczane, market ve bebek mağazalarından oluşuyor. Bu zinciri bozmamak adına şimdilik mağaza açmayı düşünmüyoruz. İnsanlar bu tür ürünleri eczanelerden aldıklarında daha güvende hissediyorlar kendilerini. Zaten eczaneler de bizim ürünlerimizi destekliyor. Ayrıca mağaza açma konusunda pazarın biraz daha şekillenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ürün gamını biraz daha çeşitlendirip, planladığımız organik bebek tekstil ürünleri projemizi de hayata geçirdikten sonra durumu tekrar değerlendireceğiz.
Dünyada yönetmelik değişti 700 bin ürünü geri çağırdık
BİBERONLARDA kullandığımız Stanol katkı maddesinin kullanımı yasaklandı. Yerine başka bir maddenin kullanımı başladı. Biz de bu dönemde Türkiye’de yürürlüğe giren yönetmeliklere hızla uyum sağladık. Bugüne kadar kullanımında bir engel olmayan katkı maddesiyle ürettiğimiz ürünlerin tamamını geri çağırdık ve yerine uygun görülen maddeleri kullanacak şekilde teknolojimizi yeniledik. Bu katkı maddesi su damacanalarında, yemek kaplarında da kullanılıyordu. Bu maddenin kanserojen olduğu tespit edilince dünyada yasaklandı. Bu uygulamanın maliyeti tabii ki çok yüksek oldu. 700 bin adet ürünümüzü geri çağırdık ve hepsini imha ettik.
Pozitif ayrımcılık yapıyoruz ağırlıkla kadınları işe alıyoruz
32 milyon dolarlık bebek plastik sağlık ve yardımcı ürünleri pazarı var. Tekstil ürünleri bu rakamın içinde değil. Bebekle ilgili her türlü bakım ürünleri ve anneye yardımcı ürünler var bu rakamın içinde. Pazarın yüzde 55’i bize ait. Bizimle aynı ölçüde yerli üretici yok. Bayanları çalıştırmaya özen gösteriyoruz. 240 kişilik personelin yarısından fazlası kadın. Çünkü kadın çalışanlar daha hassas özellikle montaj ünitesindeler onlar. Kadınlar ya anne ya da anne adayı olduğundan daha hassaslar. Onun dışında ithal ürün getiren markalar var. Pazardaki yerli dengesi daha ağırlıkta. Bizim en büyük sıkıntımız, bürokrasinin ağırlığı. Özel sektör nasıl kendini sürekli ve hızlı bir şekilde yeniliyorsa kamudaki bürokratik işleri biraz daha kolay hale getirmesi çok önemli.