YGS sınavı geride kaldı, puanlar adayların eline ulaştı çoktan. 16 Haziran’dan itibaren de LYS sınavları başlıyor.
Bu sürecin gençler ve aileleri için ne kadar zor, meşakkatli olduğu malum; dilerim herkesin gönlüne göre olur.
Bu süreçlerde önerilerde bulunmak hem çok zor, hem de büyük sorumluluk istiyor.
Ancak, yükseköğretim meselelerine aşina biri olarak bu zorluğu, hatta sorumluluğu üstlenip önümüzde haftadan itibaren LYS’lere girecek adaylara ve ailelerine bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Aktarmaya gayret edeceğim görüşlerim ailelerin, velilerin ve hatta adayların çok hoşuna gitmeyebilir, senelerdir oluşmuş, oluşturulmuş kanaatlerine ters düşebilir ama bendenizin onlardan istirhamı yine de bir göz atmaları, bir kulak kabartmaları.
Önümüzdeki senelerde sınav sisteminin değişeceğine yönelik sinyaller var ama 2012 senesinde yine iki imtihan adayların geleceğini belirliyor, daha doğrusu, rivayet öyle.
Daha doğrusu adaylar, aileler, kamuoyu öyle düşünüyor, çünkü bu yönde şartlanmışlar, şartlandırılmışlar; oysa, acaba 21. yüzyılın gerçeği öyle mi, kimse etraflıca düşünmüyor.
Benim neslimden bir önceki nesil için, üniversite diploması değil, lise diploması çok önemli imiş, bir kişi lise mezunu ise bir anlamda hayatı garanti altına giriyormuş.
Bir süre sonra, nüfus baskısı, eğitimin yaygınlaşması nedenleriyle lise diploması sayısı çok artmış, nispi önemi azalmış, bu önemin yerini üniversite diploması almış.
“Kızımı ne mühendisler, ne avukatlar, ne doktorlar istedi” sözü bu eskiyen döneme ait bir söz herhalde ama aynı nüfus baskısı, yükseköğretimin yaygınlaşma süreci, üstelik bu yükseköğretimin yaygınlaşma sürecinin nitelik yükselmesi ile birlikte hareket etmemesi artık üniversite diplomasını da, bir dönemlerin önemi hızla düşen lise diploması seviyesine getirmiş bulunuyor; mühendislik, avukatlık, hatta doktorluk artık müstakbel kayınpederleri ikna etmiyor.
Sevgili gençler, muhterem veliler, emin olabilirsiniz, üniversite diploması artık eskisi kadar önemli değil, süreç içinde şimdiden azalmış önemi daha da azaltacak.
Siz siz olun, 16 Haziran sürecinde gireceğiniz LYS’leri çok önemsemeyin, ortaya çıkabilecek bir hayal kırıklığını da sakın ha, dünyanın sonu gibi algılamayın.
Önümüzdeki, hatta yaşadığımız dönemde, lisansüstü dereceler, master ve doktora dereceleri üniversite diplomalarının yerini alacaklar.
Diyeceksiniz ki, master, doktora yapmak için bir üniversite bitirmek şart; evet şart, doğru ama bu bitireceğiniz üniversite ile yapacağınız master ve doktoranın ilişkisi her geçen gün biraz daha kesiliyor.
Başka bir ifadeyle, üniversiteyi nerede okuyacağınız otuz sene öncesine oranla çok daha önemsizleşiyor.
Daha önemli hale gelen ise sizlersiniz (adaylar); üniversite sürecinde, herhangi bir fakülte olabilir, derslerinizi iyi çalışın, iyi notlar alın ama en az bunun kadar önemli olmak üzere en az iki yabancı dil öğrenin, çok ama çok kitap okuyun, internet denen muhteşem teknolojiyi sadece sosyal medyada olmak için değil, kimsenin merak etmediği şeyleri bulup öğrenmek için, yeni kitapları indirip okumak, beyinsel şehvet duymak için kullanın, yabancı gazeteleri takip edin, kendinize kendiniz yatırım yapın, okuduğunuz fakültenin, bölümün öneminin sınırlı olduğu gerçeğini de asla unutmayın.
Yükseköğretime girişin yaygınlaşması, üniversite sayılarının artışı, nüfus baskısının nispeten yavaşlaması, uzun olmayacak bir vadede, her isteyenin bir üniversiteye girebileceği bir ortamı hazırlıyor.
Önemli olan bu süreçte sizin, kendi geleceğinizi, kendinizin tasarlayıp tasarlayamayacağınız.
Nereden mezun olduğunuz değil, ne bildiğiniz yani ne kadar okuduğunuz ve ne kadar meraklı olduğunuz, ne ölçüde yaratıcılığa yakın olduğunuz, arkadaşlarınızdan ne kadar farklılaşabileceğiniz başarınızı belirleyecek. Gerisi boş laf.