Kısa bir tatil için gündemi takibe ara vermiştim; geri döndüğümde adeta 90'lı yıllar dejavusu yaşadım.
Tam her şey değişti, normalleştik dediğiniz anda yok hayır, hiçbir şey değişmedi dedirten gelişmeler... Pusuda bekleyen bir zihniyet, fırsatını buldu mu hortluyor.
Hayatı kendilerinden başkasına haram sayan "laikçi kafalar" kılıktan kılığa girip günün sonunda yine aynı nakaratla karşınıza çıkabiliyor.
***Önce şu Dilruba denilen edep yoksunu sözlerin sahibinden başlayalım. Edep yoksunu demek onun ettiği lafların yanında çok hafif, farkındayım. Ancak onunla aynı seviyeden konuşmamız mümkün değil. Yazdıklarımın da yürek soğutmasını istemiyorum zaten. Gözaltına alınan ve yargılanmak üzere serbest bırakılan şahıs AK Parti'ye oy veren ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleyen kesimleri kast ederek "Hepiniz geri zekalısınız, beyni em.. geri zekalılarsınız." demek suretiyle toplumun bir kesimine alenen hakaret etti. Uzunca bir süredir Erdoğan'a ve ona oy vererek iktidarda kalmasını sağlayan kesime hakaret etmek vaka-i adiyeden. Toplumun kahir ekseriyetini aşağılamayı kendinde hak gören bir kesim var. Çobanın oyuyla bunların oyu bir değil. "Bidon kafalıların" seçtiği bir yönetimin altında yaşamak istemiyorlar.
***Dilruba'nın taammüden ettiği nefret ve tahrik içeren hakaretini CHP Genel Başkanı Özgür Özel ifade özgürlüğü olarak nitelendirdi. Yetmedi, provokatif sözlerin sahibi kadını bir programda yanında oturttu ve onunla özel görüştü. Bir siyasi partinin genel başkanı olarak, devletin en başına ve toplumun önemli kesimine karşı kullanılan nefret ve hakaret dilinin hamiliğine soyundu.
***Bu arada Dilruba ile ismi çok benzeyen bir başka genç kadın, diş hekimliği öğrencisi Dilara Çiçek, 28 Şubat dönemini aratmayan bir ayrımcılığa maruz kaldı. 2024 FDI Dünya Diş Hekimliği Kongresi'nde görev almak için başvuruda bulundu fakat başörtülü olduğu için reddedildi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, utanmadan Dilara'nın uğradığı ayrımcılığı, Dilruba'nın nefret ve tahrik dolu hakaret cümlelerinden dolayı hakkında soruşturma açılmasıyla bir tutan bir konuşma yaptı. Böylece aklı sıra Dilara'ya da sahip çıkar gözüktü.
***Araya gitmemesi gereken bir başka hadise, Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin Levent'teki tesislerinde yaşandı. Kameraman Mehmet İzmirlioğlu'nun eşinin tesisi kullanmasına başörtülü olduğu için müsaade edilmedi. Bu gibi örnekleri konuşurken 28 Şubat'ı anıp duruyoruz ama bu ayrımcılık sadece o dönemde vardı, sonra ortadan kalktı sanılmasın. Başörtüsü yasakları kamusal alanda kalktı, üniformalı meslekler artık başörtülü yapılabiliyor. Ama özel sektörde başörtüsü yasağını sonuna uygulayan müesseseler hala var.
***Malum son zamanlarda Atatürk istismarcılarının yeni hobisi Cuma hutbelerinde Atatürk dedektörlüğü yapmak. Külliye'deki 30 Ağustos töreninde Diyanet İşleri Başkanı duaya Atatürk'le başladı. Ne ki Cuma hutbesinde Mustafa Kemal anılmamış. Bunun üzerinden trol kalkan ekiplerini sahaya sürülüyor. Sosyal medya laik atak geçirenlerden geçilmiyor. CHP'nin parti tüzüğünü devletin deli gömleği haline getirip, Mustafa Kemal'in verdiği Dersim emri ile bile yüzleşemeyenlerin Atatürkçülük kasmasının tek sebebi din düşmanlıklarına ve Batıcılıklarına kılıf uydurmak. Çünkü Atatürk ellerindeki tek 'yerli' silah. Kullanışlı bir kamuflaj. Yoksa Atatürk diye bir derkleri de yok bunların.
***Kara Harp Okulu'nun 30 Ağustos günü yapılan mezuniyet törenini unutmayalım. Töreninde dönem birincisi olan Teğmen Ebru Eroğlu, adet olduğu üzere Cumhurbaşkanının önünde mezun arkadaşlarına "Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim." şeklindeki metni tekrar ettirerek ant içirdi.
Bu metin, 1961 tarihli İç Hizmet Kanunu'nda yer alan ve her askerin silahlı kuvvetlere katılırken söylediği ant metni. 2016'dan bu yana mezuniyet törenlerinde de bu metin okunuyor. Buraya kadar problem yok; fakat resmi törenden sonra
Teğmen Eroğlu yaklaşık 400 kişiden oluşan bir gruba 2016'ya kadar subay yemini olarak kullanılan
"Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!" şeklindeki metni okuyarak yeniden ant içirdi.
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atarak yapılan bu alternatif yemin nümayişini FETÖ'cüler sevinçle karşıladı. Dilruba'ya sahip çıkanlar da çok mutlu oldu "karşılarında bizi bulacaklar", "kılıçlarımız keskin" ifadelerinin geçtiği yemin metninin okunmasından.
Farkında değiller belki ama bu usulsüz yemin hareketini alkışlayarak "genç teğmenlere" cuntacı muamelesi yapıyorlar.
FETÖ'cüler ise her zamanki gibi Kemalist maskeli koroda en çok sesi çıkanlar.
Ne dersiniz; Türkiye normalleşti mi, yoksa her şey her an tersine dönebilir mi?